Psyched Out: Çağrıyı işitmek

Giovanni Bartolomeo, hayatları değiştirmeyi amaçladığı belgeselini nasıl çekmeye karar verdiğini anlatıyor. Yine Giovanni Bartolomeo tarafından yazılan “Psyched Out: A documentary About Plant Medicines And Psychedelics” metin Selçuk Aygün tarafından We are the Hippies için çevrilmiştir.
Hayatımda, gerçekliği ciddi şekilde sorguladığım bir an geldi. Kötü bir vaziyette ya da ona benzer bir durumda değildim; ama giderek daha fazla soru soruyor ve hiçbir anlamı olmayan daha az cevap alıyor gibiydim.
Arayıştaydım, ama ne aradığımdan tam olarak emin değildim. Ayahuasca’yı ilk kez tesadüfen denk geldiğim bir Terence McKenna videosunda duydum. İnanmak size kalmış, beni oraya, bir Alan Watts videosuna yapılan yorum yönlendirmişti. O sıralar, hayat ve varoluşa dair bu tür batılı-olmayan bakış açıları bayağı iç açıcıydı ve Alan’ın konuşma tarzı konuyla ilişki kurup anlamayı oldukça kolaylaştırıyordu; yani en azından benim için…
O videonun yorumlarının arasında dolanıyordum, biri şu yorumu yapmıştı: “Eğer bu videoya ilginç diyorsanız, Terence McKenna aklınızı alır.” Terence McKenna denen bu tip de kimdi? Neden onu daha önce duymamıştım? Sanki yorum, sırf onu okumam için önüme atlamıştı.
“Aklımın alınması” kesinlikle ilgimi çekmişti; neden bu yeni ve ilginç ismi Google’lamayaydım ki? Henüz beni neyin beklediğinin, dalacağım en derin kuyunun kapağını aralamaya başladığımın farkında değildim. Videonun ilk birkaç dakikasında, onun tarif edilemeyeni tarif edişinin şairane yöntemi karşısında mest olmuştum. Çabucak kitaplarının hepsini sipariş ettim ve ayahuasca’yla ilgili elime (ya da gözüme) ne iliştiyse hepsini yiyip bitirdim. Bu, 2012 gibi nispeten yakın sayılabilecek, ancak ayahuasca’ya dair en ufak bir fikri olan kimseyi tanımamdan epey önceye dayanan bir tarihti.
Buradan sonra, işler hızlandı. Dedikleri gibi: “Şifa seni çağırdığında, kulak vermek gerekir.” Baktığım her yerde bir işaret ya da bu yönde bir ima vardı ve bunlar, nihayetinde beni bir solo Güney Amerika yolculuğuna yönlendirdi.
Kremanın üstündeki çilekse, bu alandaki en önemli belgesellerden biri olan “DMT: The Spirit Molecule” oldu. Uzanmış Netflix’te takıldığım onca zaman boyunca onu yüzlerce kez pas geçmiş olmalıydım. O günse karşımda durmuş, hiç kuşkusuz onu izlemem için, öylece bana bakıyordu. Mitch Schultz, DMT’yi insanlara tanıtmak ve Rick Strassman’ın çalışmalarını sergilemekte harika bir iş çıkarmıştı (Henüz izlemediyseniz, şiddetle tavsiye ediyorum.)
Belgeselde beni en çok etkileyen, bilimsel ya da teorik kısımdan çok, katılımcıların doğrudan deneyimlerini aktardıkları bölümler oldu.
Mekânı buldum, biletimi aldım ve Güney Amerika’ya uçtum.
Deneyim aynı anda yoğun, korkutucu, dönüştürücü ve gözleri açan türdendi.
Şimdiyse, öncekinden bile fazla soru var aklımda…
Neden herkes bu maddeyi bilmiyor ya da erişme şansı yok?
Samimiyetle, bunun dünyayı değiştirebileceğini hissettim.
Yaptığım araştırmalar pek bir netice vermedi. Ayahuasca hakkında bildiklerimi herkese anlatmak istiyordum ama bu, kolay değildi.
Böylece, bir belgesel yapmaya karar verdim. Bunu yapmamdaki amaç ilk deneyimimi paylaşmaktan çok, aslında benim başta düşündüğümden daha yaygın olarak yapılan bilgi ve perspektif paylaşımıydı. Film bir kişiye bile dokunup onun hayatını değiştirebilse, amacına ulaşmış olacaktı.
Umuyorum ki insanlık bu konuda (bilerek ya da bilmeden) yanılıyor olabileceğimizi fark ettiğinde konuyu daha kapsamlıca konuşabiliriz ve böylece çok daha fazla insan bitkisel tıp ve psikedelikleri deneyimleyebilir.
Ben bu bitkilerin herkese göre olmadığını düşünüyorum; ancak öz bilincini keşfetmek için çağrıldığını işitenler, bunu yapmak için fırsatı da bulabilmeli.
Bu yazı tamamıyla açıklama, bilgilendirme amacıyla orijinal kaynağından çevrilerek hazırlanmıştır. Yazarın ve sitenin hiçbir suretle teşvik etme, özendirme amacı yoktur. Uyuşturucu kullanmak ve bulundurmak, tehlikeli ve kanunen yasaktır. Kesinlikle tüketilmemesini tavsiye ediyoruz