İnsanlar ne zaman dans etmeye başladılar? İlk dans eden insan kimdi ya da evrimsel süreçte artık “insan” denebilecek tek bir yaratığa ait böyle bir “an” hiç oldu mu? Olduysa, bu yaratığın (kişi mi demeli?) yaptığı hareketler neye benziyordu?  “Tarihsel bulgular ışığında” (müthiş tamlama değil mi?) dansın tarihini yazmayı deneyen oldu mu hiç?

Belki cevapları bilmiyoruz; ama bunun en ilkel iletişim, ifade biçimlerinden biri olduğu söylense, kim itiraz ederdi? Canlılar dünyasında çok geniş yelpazede tür, oldukça farklı iletişim amaçları (kur, gözdağı, yakınlaşma, ve benzeri) için dans etmekte. Bu eylem insan kimyasını (tıpkı spor gibi) doğrudan değiştirebilme gücüne sahip olduğunu bilmek için, bunu illa deneyimlemiş olmak da gerekmiyor; çünkü bu genlerimizde kodlu.

Ruandalılar için dans tedavi demek

Ruanda halkı, dansın bu gücünü mental hastalıklara karşı kullanıyor. Batılı bir gazeteciye konuşan bir Ruandalının aktardığına göre, Ruandalılar soykırımdan hemen sonra ülkelerine gelen psikiyatristlerden, tedavi uygulamalarında açık havada, Güneş altında yapılan aktivitelere hiç yer vermedikleri için ülkelerini terk etmelerini istemişler:

“Kapalı odalarda insanları oturtup geçmişlerinde yaşadıkları kötü şeyleri hatırlatıyorlardı. Herkesin kötü günleri olabileceği ve ait olduğu topluluğun bir araya gelip sorunları birlikte çözerek o kişiyi eski neşesine kavuşturabileceği gibi bir düşünceyi tanımıyorlardı. Depresyonun dışsal, tıpkı geldiği gibi gidebilecek bir şey olduğu fikrine yabancıydılar. Bir iyileşme aracı olarak Güneş’ten, vurmalılardan, danstan, insanın kanını kaynatacak hiçbir şeyden haberleri yoktu. Onlardan gitmelerini istemek zorunda kaldık.”

Daha fazla oku: Dans etmenin mutlu ettiğini bilim doğruluyor

Dans depresyona iyi geliyor
Ruanda terapi seansı

Ruandalıların modern psikiyatriyi tümden mi reddettikleri, eğer öyleyse bunun doğru olup olmadığı bir başka tartışmanın konusu olsa da, bugün giderek daha çok sayıda çalışma, bize dans eden insanların vücut kimyalarında anlamlı bir olumlu değişimin yaşandığını göstermekte. Öyle ki; tek bir seansı, ruhsal sıkıntı seviyesini düşürebiliyor.

Psikoloji profesörü Peter Lowatt’a göre, dansçının hormonlarındaki değişimi, danstan hemen sonra gözlemlemek mümkün. Hatta tek seansta yaşanan bu değişim, bir hafta sonrasına kadar etkisini gösterebiliyor.

2007’de yapılan bir başka çalışma, sokak danslarının düşük stres seviyesi yarattığını ve bu konudaki etkisinin aerobik çalışmalarıyla eşdeğer olduğunu aktarıyor.

Daha fazla oku: Elektronik dans müziği; trans ve tekno-şamanizm

Bir sosyal fobi terapisi olarak dans

Geçtiğimiz yıllarda dansla sosyal fobi arasındaki ilişki bilim insanlarının gittikçe daha çok ilgisini çekmeye başladı.

Dans, insanları hiç tanımadığı başka insanlar karşısında kendilerini kaybetmeye zorladığı için, uzun zamandır bazı terapistler tarafından bir “korkunun üzerine gidiş” temalı eylem terapisi olarak tavsiye ediliyor.

Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir başka çalışmaya göre, tanımadığınız bir kişiyle dans etmek, tıpkı bir süredir konuştuğunuz kişinin sizinle aynı mahallede doğduğunu öğrenmek gibi, “zihindeki hayali bariyerleri ansızın yıkan” bir etki gösteriyor.

Dans ve yoga

Eğer festivaller, kurslar gibi alternatifler sizin için uygun değilse, dansın yukarıda sayılan tüm faydalarını, yoga disiplininkilerle birleştiren ve oldukça eğlenceli bir alternatif de mevcut. Shiva Rea tarafından temeli atılan yoga trans dans, ne yoga ne de dansla ilgisi olmayan insanların bile içindeki yaşam enerjisini ve dansçıyı ortaya çıkarabilecek bir alt-disiplin. (İlk kez deneyenler için göründüklerinden daha zor olan) Temel yoga duruşlarıyla başlayıp kısa bir meditasyon sonrası sizden istenen tek şeyin serbestçe, hatta çılgınca dans etmek olduğu bu yoga türü, uzunca bir zaman boyunca yaşadığınız en ilginç deneyim olarak kalma potansiyeline sahip.  

Bir Yoga Trans Dans seansından kesit

Kaynak: Under the Blue Door, Star Quest Dance