Yerelleşiyoruz… Küreselleşmenin getirdiği yıkımın farkına varan kesim, yerelleşmenin ve aynı zamanda sürdürülebilir bir toplumun parçası olmanın yollarını arıyor. Bu arayışlardan biri kent bahçeleri de betonla kaplanmış gri dünyamızın öyle kalmasını isteyen Captain Boot’un (1) aksine balkonlarımızda, teraslarımızda, sokaklarımızda doğanın renkleri ile direniyor.

Büyük kentlerde üç farklı tarım seçeneğini barındıran bahçeler, sadece sebze ve meyve üretmek için değil aynı zamanda insanlarla sosyal ilişkiler kurmanız için güzel bir yol. Dayanışmanın ve emeğin önemini ortaya koyar. Ve toprağa dokunmak Doğa Ana ile iletişim sağlar.

Topluluk bahçeleri” (Community garden) (2) kamusal alanlarda geniş topluluklar tarafından yapılır. Bizdeki “semt bostanları” da topluluk bahçelerinden sayılabilir. İkinci Dünya Savaşı sırasında başlayan zafer bahçeleri zamanla topluluk bahçelerine dönüştü. Bazı belediyelerin “hobi bahçeleri” buna örnek gösterilebilir.

Yol kenarlarına, kullanılmayan ekilebilir her toprak alana evsizler ve ihtiyaç sahiplerinin tüketmesi için izinsiz çiçek, sebze dikimine de “gerilla bahçeleri” (Guerilla garden) denir. Hem kentler renkleniyor hem de ihtiyacı olanlar bu bahçelerden yararlanabiliyor. Tohum bombaları, gerilla bahçeciliği yöntemlerinden biri sayılabilir.

Kent bahçeleri” (Urban garden); parkların, apartman bahçelerin, balkonların, terasların, özel veya kamu alanlarının ekilip, biçilmesi ve hasadından sonra tüketilmesidir. İster komşularınız, arkadaşlarınızla birlikte üretip, yiyin isterseniz sadece kendiniz…

Yerel yöntemlerle iklim ve açlık mücadelesi vermek: Kent bahçeleri

Kent bahçeciliğin tarihi geçim derdine dayanıyor

Şehirlerin sıkıntılı zamanlarında çözüm alternatifi şeklinde ortaya çıkan kent bahçelerinin tarihi bayağı eskilere dayanıyor. Sanayi Devriminden sonra iş için kırdan kente göçün atması ile kentteki yoksul işçiler, boş alanları işleyerek ailelerin sebze ve meyve ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyordu.

Kent bahçeciliği asında 1600’lerin ortalarında meydana gelen İngiliz İç Savaşı sırasında kendilerine “digger” (kazıcılar) diyen Protestan bir grubun toprak yönetimini ortaklaştırarak eşitlikçi bir tarım toplumu yaratmaya çalışmasına dayansa da; işçilerin yoksullukla mücadele etmeleri için bahçeler yapmaya başlamasıyla 1700 – 1800 yılları arasında ilk İngiltere’de görüldü. 1893’te ABD ekonomik krize girince halk işsizliğe karşı “patates bahçeleri” (Pingree’s potato patches) adı altında kent bahçelerine girişti. Birinci Dünya Savaşı’nda ise savaşın etkilerini azaltmak için “özgürlük bahçeleri” (Liberty gardens) yapıldı. 1930 depresyonuna gelindiğinde de işsiz kalan halk hem gıda üretmek hem de ruh sağlığını korumak için “kurtuluş bahçeleri”ni (Reliefs gardens) yaptılar.

Rusya’da ise bu dönemde kolektif bahçeler kırsal ve kentsel kolektivitiyle birlikte ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ise askere daha çok gıda tedarik etmek ve taşıma araçları üzerindeki yükün azaltılması amacıyla “zafer bahçeleri” (Victory gardens) yapıldı.

1960’ların sonu 1970’lerin başında topluluk bahçeleri, oluşturularak geliştirilmeye başlandı ve 1973’teki petrol krizi nedeniyle enflasyon yüzde 11 olduğunda zafer bahçelerinin önemi arttı.

Yerel yöntemlerle iklim ve açlık mücadelesi vermek: Kent bahçeleri

Çözüm ağının bir parçası

Şimdilerde ise kent bahçeleri yerel üretime geri dönmek adına yapılan projeler olarak ortaya çıkıyor. Betonlaşmış yaşam alanları içinde nefes alma ve yerel tüketim imkânı sunarken aynı zamanda kent bahçeleri, fazla karbon salımlarının önüne geçmek için de çözüm ağının bir parçasıdır. Örneğin; X ülkesinden bir ürünü Y ülkesine uçakla getirmek için havaya salınacak fosili bu şekilde ekarte etmiş oluyoruz.

Küba, Brezilya, Kanada, Kenya, İngiltere, ABD gibi ülkelerde Kent Bahçeleri yaygın bir şekilde uygulanırken, Türkiye’de de Diyarbakır gibi belediyeler, mevsimlik işçi göçünün önüne geçmek ve organik tarıma teşvik etmek için uyguluyorlar. Aynı zamanda Yeryüzü Derneği gibi STK’lar da buna önayak olmak için atölyeler ve çalışmalar sürdürüyor.

Belediyeler, bazı alanlarını kent bahçeciliğine açarak iş sahası yaratabilir. Bu bahçelerde elbette ekolojik tarım yapılmalıdır ve bu sayede belediyenin atıkları da kompost için de kullanılabilir.

Kent bahçelerinin çevre ve insan sağlığına katkıları:
* Kendi bahçenizde yetiştirdiğiniz organik sebze ve meyveler ile daha sağlıklı bir yaşam süreceksiniz.
* Marketlerden aldığınız, uzun süre kasalarda beklemiş sebze ve meyvelerin antioksidan miktarı daha azdır.
* Evsel atıklarınızı kompost yaparak değerlendirebilirsiniz. Fazla atık oluşumunun önüne bu şekilde geçebilirsiniz.
* Toprak ile haşır neşir olmak ruhunuza iyi gelecek.
* Kent bahçeleri, şehrin havasının temizlenmesine katkı sağlar.
* Yerel tüketim arttığı için bu sektördeki daha fazla fosil yakıtın kullanılmasının önüne geçilir.
* Her yeşil alan, yağmuru kendine çekiyor ve kuraklığı önler aynı zamanda toprağın su çekme miktarını arttırarak, selleri ve evlerin su baskınına uğramasını önler.
* Yeşil alanların artması ile birlikte arı, kelebek gibi canlıların yaşam alanlarının oluşmasına da katkı sağlanır.

(1) BBC’nin İngilizce eğitim seti Ozmo’daki kötü karakter Captain Boot
(2) Araştırma yapmak isteyenler için terimlerin İngilizce karşılıklarına da yer verilmiştir.

Bu yazı Ekim 2015 tarihli Gaia Dergi’de ilk olarak yayınlanmıştır.