Korsan Parti Hareketi’nin Türkiye’deki gönüllülerinden biri olan Şevket Uyanık ile dijital hayatın güvenliği, mahremiyet, yeni medya gibi konular üzerine röportaj gerçekleştirdik.

Kaçımız bir uygulama indirmeden önce veya indirdikten sonra bile gizlilik bölümünü inceliyor? Çoğumuz, mahremiyetimiz işgal edilse bile pek umursamıyor. Ellerine geçebilecek “önemli” durumlarımız olmadığı için belki. Belki de sadece reklam amaçlı dinliyorlar diye düşündüğümüzden. Nedeni ne olursa olsun “gizlilik” kısmını hep es geçiyoruz.

Oysa Şevket Uyanık evde kaldığımız şu günlerin dijital güvenliği konusunda önlem almamız için bir fırsat olduğunu dile getiriyor. Bir gıdanın içindekiler bölümünü okumak gibi bir uygulamanın da içinde neler var diye iyice incelemek gerekiyor. İçinde zararlı olabilecek bir madde olsa da gıdayı almaktan vazgeçmiyoruz ama içindekiler kısmını okumayı da ihmal etmiyoruz. Uygulamalar için de aynı yolu izleyebiliriz. Gizlilik politikalarını inceleme alışkanlığını edinmek bile bence önemli bir adım. Eminim bu değişim bile alışkanlıklarımıza olumlu katkılar sağlayacaktır.

Şevket Uyanık: "İnternete erişim temel bir insan hakkıdır"
Şevket Uyanık: “Koronavirüs salgını sebebiyle internette geçen zamanımız ve çevrimiçi olma halimiz daha çok arttı.”

Neler yapıyorsun, biraz bahsedebilir misin?

Şu an proje koordinatörü olarak Yavaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde çalışıyorum. Aynı zamanda kurucularından olduğum Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği’nde (TBİD) görev almaktayım. Ayrıca Korsan Parti Hareketi’nin Türkiye’deki gönüllülerinden biriyim. Bunun dışında bazı kişisel ve freelance işlerim var. Sivil Düşün AB Programı’nda iletişim uzmanlığı, STK’larda eğitmenlik ve danışmanlık gibi. Fırsat buldukça internet özgürlüğü, yeni medya, mahremiyet, toplumsal hareketler gibi konularda yazmaya çalışıyorum. Evde olduğumuz şu günlerde müziğe geri dönme çabalarım var.

Kullanıcı sayımız 62 milyon

Covid-19 nedeniyle hepimiz evdeyiz. Haliyle herkes interneti son zamanlarda aşırı kullanmaya başladı. Bu kullanımın ne gibi sonuçları olabilir sence?

Evet, hepimiz evdeyiz ve daha uzun süre evde kalacağız gibi görünüyor. Türkiye’de internet kullanımı sürekli artış eğilimde olan bir olgu. Özellikle çocukların ve gençlerin kullanımı artıyor. Eğitimin de çevrimiçi olması bu oranı arttıran bir diğer unsur. 50 yaş üstünde de artış akıllı telefonların hayatlarımıza girmesiyle ve iş hayatının yavaş yavaş dijitalleşmesi ile oldu. TÜİK’in araştırmasına göre internet kullanımı 2018’de yüzde 72’lerde iken bu rakam 2019’da yüzde 75 seviyelerinde görünüyor. 2015’te bu oran yüzde 69 seviyesindeydi.

WeAreSocial & Hootsuite ‘in yaptığı araştırmaya göre 2015 yılında Türkiye’de internet kullanıcı sayısı 37.7 milyon iken 2020 yılına geldiğimizde ise rapora göre internet kullanıcı sayısı 62.07 milyona ulaşmış durumda. Fakat son zamanlarda yaşadığımız Koronavirüs salgını sebebiyle internette geçen zamanımız ve çevrimiçi olma halimiz daha çok arttı. Şirketler, bazı devlet kurumları ve bağımsız oluşumlar daha önce ücretli ya da sınırlı olan içeriklerini herkese ücretsiz sunmaya başladı, mesela sonuçlardan biri bu. Diğer sonucu da dijital okuryazarlık seviyemizin ortaya çıkıyor oluşu.

Fotoğraf: NeONBRAND/Unsplash

Şevket Uyanık: “Her işimizi internetten görmeye hazır mıyız?”

Gerçekten her işimizi evde internetten görmeye hazır mıyız? Teknoloji bize nasıl faydalar sağlıyor ya da sağlayacak? Çoğu insan daha önce deneyimlemediği şeyleri denemeye başladı. Zorunluluk her zamanki gibi bize birçok şeyi öğretiyor. Hep şunu derdim, interneti “ne kadar” değil “nasıl” kullandığımız önemli diye. İşte bu süreçte göreceğiz nasıl daha verimli kullandığımızı. İyi niyetli düşündüğümde yeni medya okuryazarlığının artacağını düşünüyorum.

Tabii bu işin olumsuz sonuçları da var. Örneğin; bu süreç bizleri internet altyapımızı sorgulamaya yöneltti. Bunun yanında, dünyanın çoğu yerinde olmayan, olsa da bunu internet hızında hissetmediğimiz “kota” mevzusu var. İnternette adil kullanım kotası kalktı dediler ama biliyoruz ki kalkmadı. Çoğu sağlayıcı özellikle akşam saatlerinde kota uygulaması yapıyor. Dernek olarak bir açıklama yayınladık ve derhal bu kotaların, sınırlamaların kaldırılmasını talep ettik. Bir diğer olumsuz sonuç da devletlerin ve teknoloji şirketlerinin gözetim uygulamaları ile insan haklarına karşı faaliyetleri. Bu konu ile ilgili uluslararası STK’larla birlikte bir bildiri yayınladık.

İnternette insan hakları çok önemli bir konu ve bu salgın döneminde çok daha tartışılan bir hale geldi. İnternete erişim, Birleşmiş Milletler tarafından 4 Haziran 2011’de “Temel bir insan hakkı” olarak tanımlanmıştır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne “Üçüncü Kuşak İnsan Hakkı” olarak dahil edildi. Avrupa Konseyi, 19 Nisan 2011’de internete erişim hakkını temel bir hak olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ekledi. Bu sözleşmelere imzacı taraf olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kararları iç hukukuna uyarlama yükümlülüğü var.

Şevket Uyanık: “Altyapı yetersizlikleri ve ekonomik sebeplerden dolayı internetin daha verimli olması için adımlar atılamıyor.”

Bilinçli olmak

Bu süreçte internetten en yüksek verimi nasıl alabiliriz?

Uzun yıllardır neredeyse dünyanın en yavaş, en pahalı ve sansürlü internetini kullanıyoruz. Altyapı yetersizlikleri ve ekonomik sebeplerden dolayı internetin daha verimli olması için adımlar atılamıyor. Türkiye’deki internet tekeli başka firmaların yatırımlarına izin vermiyor. Burada vatandaşlara düşen görev, kota gibi getirilen kısıtlamalara karşı bilinçli olmak, ödedikleri fatura için hak talep etmek, sorgulamak ve karşı çıkmak. Bunun dışında modem ayarlarımızı güncelleyerek ve kablosuz bağlantılarımız için en uygun kanalları seçerek internetten biraz olsun verim almak mümkün. Hangi kanalların bant genişliğinin daha iyi olduğunu bir özgür yazılım / açık kaynak uygulaması olan Wifi Analyzer isimli program ile inceleyebilirsiniz. Öte yandan evin farklı noktalarındaki zayıf kablosuz bağlantılar için wi-fi sinyal güçlendirici cihazlar satın alıp verimi artırabilirsiniz.

Şu süreçte internet kesintileri sıkça yaşanmaya başladı. Bunun için kullandığınız şirketten teknik destek alabilir, gerekirse bir personel yönlendirmelerini isteyebilirsiniz. Bu durum bir taraftan da ağ tarafsızlığı konusu ile yakından ilgili. Ağ tarafsızlığı mevzusu AB ve ABD’de çokça tartışılan bir konu. Korsan Parti Hareketi’nin Türkçeye çevirdiği bir kitap var, Netrights tarafından yazılan “İnternetin 10 Şartı” diye. Orada “ağ tarafsızlığı” 8’inci maddede yer alıyor. Ağ tarafsızlığı kavramı internet servis sağlayıcıları veya devletin internetten üzerindeki verilere eşit davranması ilkesine dayanıyor. Daha açık bir ifadeyle yazmışlar bu makalede, internet üzerindeki hiçbir verinin kullanıcının içeriğin, sitenin, uygulamanın, platformun, vesaire özel olarak bir politikayla, kanunla, kuralla kontrol edilmemesi ilkesine dayanıyor.

Şevket Uyanık: "İnternete erişim temel bir insan hakkıdır"
Şevket Uyanık: “Hayatımızı kolaylaştıran uygulamaların belki de en önemli farkı, kullanım kolaylığı dışında güvenli olup olmamaları herhalde.”

Şevket Uyanık: “Mahremiyetinize ne kadar önem veriyor?”

Birçok kurum şu an evden çalışmak zorunda kalıyor. Haliyle görüşmeleri, toplantıları internet üzerinden gerçekleştirmeleri gerekiyor. Güvenle hangi araçlar üzerinden çalışmalarını sürdürebilirler? Ücretsiz olanları var mı?

Öncelikle şunu söylemek isterim ki evden çalışmak psikolojik olarak insanı bir süre sonra oldukça zorlayan bir süreç. Son üç yılımı bu şekilde geçirdim ama bu durum daha farklı. Bir kafeye, co-working mekanına ya da insanlarla birlikte çalışabileceğin alanlara çıkamıyorsun. Soruna dönecek olursam, çoğu işimizi internet üzerinden gerçekleştirmek zorundayız bu dönemde ve işimizi kolaylaştıracak binlerce araç mevcut. Bu araçların bir kısmını verdiğimiz yüz yüze eğitimlerde elimizden geldiğince anlatıyoruz, deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Birçok kişi ve kurum da bu tarz çalışmalar yapıyor. Ama bu süreç biraz da kendi kendimize öğrenmemiz gereken bir süreç. Eğer çalıştığınız kurumda dijital işlerden anlayan insanlar varsa onlardan da destek alabilirsiniz. Hayatımızı kolaylaştıran uygulamaların belki de en önemli farkı, kullanım kolaylığı dışında güvenli olup olmamaları herhalde. Bir uygulama sizin mahremiyetinize ne kadar önem veriyor, sizden hangi izinleri istiyor? Bunlar önemli hususlar.

Bir örnek üzerinden gidersek, son günlerde sıkça kullanılan Zoom programını konuşabiliriz. Zoom’u çoğu kişi ve kurum yeni keşfetti ve kullanmaya başladı. Sonradan Zoom’un güvenliği konusunda birçok haber çıktı. Bir yandan da insanlar Zoom’un “sınırlı” olduğunu ve ondan daha fazla yararlanmak için ücret ödenmesi gerektiğini gördü. Hem ücretsiz hem güvenilir hem de kullanımı sınırsız uygulamalar bulmak mevcut. Görüntülü konuşma yapmak için Jitsi oldukça güvenli ve ücretsiz bir araç. Kişisel bilgilerinizi vererek kayıt olmanıza da gerek yok. Sesli konuşmalar için ise telsiz mantığında çalışan Mumble isimli özgür yazılım/açık kaynak kod uygulamayı öneririm.

Şevket Uyanık: "İnternete erişim temel bir insan hakkıdır"
Şevket Uyanık: “Hepimizin kullandığı, kullanmak zorunda olduğu bazı uygulamalar var bunların çoğu güvensiz.”

En güvenli mesajlaşma uygulaması: Signal

Whatsapp ve Telegram dışında güvenli bir alternatif arıyorsanız şu an dünya üzerindeki en güvenli mesajlaşma uygulaması Signal. Özellikle iş yaşamında dosya göndermek oldukça önemli bir konu. Bunun güvenli çözümü ise Mozilla Vakfı’nın ürettiği “firefox send” isimli araç. “OBS Project” ise video yayınlarınız için çok yararlı özellikler sunuyor ve oldukça güvenli bir platform. Bazı belgeler üzerinden ortak çalışmalar yapmak da bu süreçte en ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri olacak. G-drive çok kullanışlı, ben de kullanıyorum. Fakat bir adım daha güvenle dosya üzerinden kolektif çalışmalar yapmak istiyorsanız Etherpad‘i tavsiye edebilirim. Ayrıca eğer internet güvenliği, mahremiyet, kişisel veriler gibi konularla ilgileniyorsanız “Dijital Güvenlik” projemizi inceleyebilirsiniz. Ayrıca Android telefon kullananlar için F-droid’i indirip orayı incelemelerini öneririm. Google play gibi bir platform olan F-droid bizlere özgür uygulamalar sunuyor. Son olarak arama motoru olarak Google kullanmak istemeyenlere DuckDuckGo‘yu öneriyorum.

Tam olarak neden bu programları tercih etmeliyiz? Güvenli olmaları tek neden mi?

Hepimizin kullandığı, kullanmak zorunda olduğu bazı uygulamalar var bunların çoğu güvensiz. Ama bir taraftan da oldukça pratik ve kullanıcı dostu uygulamalar. Şöyle örnek vereyim. Mesela; ben evde çalıştığım dönemlerde işlerimi sıralamak ve planlamak için bir telefon uygulaması arıyordum. İncelemelerim sonucunda bir tane buldum ve indirmeye başlamadan önce uygulamanın hangi izinleri istediğine bir bakayım dedim. Basit bir iş yönetimi uygulaması, rehberime ulaşmak, tüm internet trafiğimi izlemek, galerideki tüm fotoğraflarımı görmek istiyordu! Tek görevi yapacağım işleri bana belirlediğim saat ve günlerde hatırlatacak olan uygulamanın bu izinleri istemesi canımı sıktı ve ben de demin bahsettiğim F-droid üzerinden özel mülk olmayan bir uygulama buldum. Yeni bulduğum uygulamanın istediği izinlere baktığımda “bu uygulama hiçbir izin istememektedir” yazıyordu. Ayrıca uygulamanın kodlarını da görebiliyordunuz. İşte biraz da bu yüzden bu tarz uygulamaları seçmeye ve elimden geldiğince kullanmaya başladım.

Şevket Uyanık: “Nasıl ki evinizi hırsızlardan koruyorsanız internette de korunmanız gerekiyor”

Güvenli olmaları tek sebep değil tabii ki. Bence bu kişiden kişiye farklılık gösteren bir durum. Mahremiyetinize ve kişisel verilerinize ne kadar önem veriyorsanız o kadar araştırıyorsunuz ve bu uygulamalara yöneliyorsunuz. Bu “geçiş” bir süreç ve alışkanlık meselesi. Nasıl ki evinizi hırsızlardan koruyorsanız internette de korunmanız gerekiyor. Çünkü devletler ve şirketler gözetim teknolojilerine yatırım yapıyor, kötü niyetli bireyler sizi dolandırmak için fırsat kolluyor. Bir neden de özel mülk yazılımlarının hep sınırlı olması ve sizden illa ki bir süre sonra ücret talep etmeleri olabilir. Okuyucalara internette bulup okuyabilecekleri Richard Stallman’ın Özgür Yazılım Özgür Toplum kitabını tavsiye edebilirim.

Programların güvenilir olup olmadıklarını nasıl anlayabiliriz?

Telefona indireceğiniz uygulamaların hangi “lisansa” sahip olduğuna bakıp anlayabilirsiniz. Bir de tabii ki sizden gereksiz izinler isteyen uygulamalardan uzak durabilirsiniz. Her yazılımın/uygulamanın gizlilik/privacy bölümleri vardır. Onları okuyarak bilgi sahibi olabilirsiniz. Uygulamanın daha önce hangi güvenlik açıklarına sahip olduğunu da araştırıp öğrenebilirsiniz. Örneğin; Facebook’un seçimlere yönelik çıkan skandalları (cambridge analytica) çoğu insanın Facebook’a güvenini derinden sarstı. Ama buradaki en önemli ayrım herhalde uygulamanın Özgür Yazılım / Açık Kaynak olup olmaması. Bilgisayarımızdaki ve telefonumuzdaki her şey bir kodlar bütünüdür, her programın arkasında çalışan kodlar vardır. İşte bu kodlar açıksa bu demek oluyor ki kodların güvenli olup olmadığı ya da içinde zararlı kod olup olmadığı şeffaf bir biçimde görülebilir. Ama kodlar kapalı ise arkada ne çalışıyor bilemeyiz. Bu sebeple açık kaynak kodlu özgür yazılımlar diğerlerine göre daha güvenlidir diyebiliriz.

Eklemek istediğiniz son olarak bir şeyler var mı?

Dijital güvenlik konusunda, aslında evde kaldığımız bir dönem bizler için bir fırsat. Güvenlik önlemleri alma sürecini başlatabiliriz. Güvenli olmayan şifrelerimizi güvenli parolalar hale yavaş yavaş getirebiliriz. Kendi dijital güvenlik analizimizi yapıp basit bir şekilde sosyal medyada ve internette daha güvenli zaman geçirmeye adım atabiliriz. Bunun dışında bu röportajı okuyan herkese çokça sağlık diliyorum. Dışarıda çalışmak zorunda olan emekçilere de kolaylıklar diliyorum.

Dijital Güvenlik ile ilgili yararlı bilgileri yakalamak için kendisini Twitter üzerinden takip edebilirsiniz.