Bağlamadan psy-trance tınılarına… Hayatını müzik eğitimi ile geçirmiş Caner Genç yani hepimizin bildiği Spirit Diablero, sahnede müziğinde dans edenlere bir ritüel sunuyor. Yetenekli sanatçıyı 15 Aralık’ta Magic of the Chaos‘un düzenlediği Cosmic Jungle partisinde dinleyebileceğiz.

Kendini tanıtır mısın? Neler yaptın, neler yapıyorsun ? Müziğe nasıl başladın?

1991 yılında Bursa’da doğdum. Küçük yaşlarda müziğe olan ilgimin ailem içinde fark edilmesiyle babam, abim Kader Genç ve beni bağlama kursuna yazdırdı. İlk çaldığım enstrüman olan bağlama aynı zamanda ileride öğrenim gördüğüm müzik okullarında ana enstrümanım oldu.

O zamanlarda halk müziğine şu anda da olduğu gibi ilgim büyüktü. Bunun yanı sıra dünyanın çeşitli bölgelerinde icra edilen geleneksel müziklere de ilgi duymaya başlamıştım. Özellikle Uzak Doğu ve Western müziklerini araştırırdım. Bir süre sonra müzik arayışıma yenileri de eklenmeye başladı. Bunlar arasında özellikle; 1200 Micrograms, Aphex Twin ve Infected Mushroom gibi önemli isimler beni oldukça cezbetmişti.

Bursa’da devam ettiğim bağlama kursu ve armoni eğitimimin ardından Bursa Güzel Sanatlar Lisesi’ne girdim. Bu yıllarda bağlama eğitimime devam ederken aynı zamanda piyano, bass gitar ve perküsyon enstrümanlarını öğrenmeye başladım. Lise dönemimi aynı zamanda müzik hayatımın temellerini oluşturmaya başladığım bir süreç olarak kabul edebilirim. Ardından istediğim okul olan Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı’nın Genel Müzikoloji Bölümüne girdim. Bu dönemde kendi ekipmanlarımı yavaş yavaş oluşturmaya başlayarak müzik yazmaya ve DJ’lik alanında çalışmalar yapmaya başladım. Dört yıllık konservatuvar eğitimimin bana müziğin hemen hemen her alanını ve müziği etkileyebilecek her disiplini teorik-pratik olarak ayrıntılı bir biçimde sunduğunu söyleyebilirim.

Şu anda prodüktör/DJ olarak çalışmalarıma devam ederken aynı zamanda özel bir okulda müzik öğretmenliği yapıyorum.

“Ben Diablero’yum”

Spirit Diablero hikâyesi nedir? Ne tarz yapıyorsun?

Spirit Diablero ismi yakından ilgili olduğum Carlos Castaneda’nın Don Juan şaman öğretilerinden geliyor. Kitapta bazı şaman büyücülerin uyguladığı ritüellerden dolayı onlara “Diablero” ismi verilmiş ve ben müziği benim uyguladığım bir ritüel olarak hissediyorum… Ben “Diablero”yum… Siz müziğimi dinlerken ben dönüşüyorum.

Çalışmalarımda; psychedelic müziğin fullon, twilight ve forest türlerini ele alarak harmanlamayı amaçlıyorum. Yaratım sürecinde hissettiklerimi, beni ifade edebilecek motifleri ön planda tuttuğum için tarzlar arasında geçişler de olabilir veya birden fazla tarzın bütünleştiği bir çalışma da ortaya çıkabilir bu yüzden tek bir türe bağlı değilim.

Yakın zamanda bağlı olduğum plak şirketi olan Mind Manifest Records’tan çıkacak bir albümde “Remember” isimli bir çalışmam yer alacak. Aynı zamanda Crystal Kids ailesinin bünyesinde de DJ olarak çalışmalarıma devam ediyorum.

Caner Genç ismi ile de bir proje yapıyorsun. Bundan da bahseder misin biraz?

Caner Genç ismiyle elektronik müzik alanında özellikle cinematic, enstrümantal, experimental, techno ve tech house türlerinde çalışmalar yapıyorum. İlk çalışmalarıma Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı’nın stüdyosunda değerli öğretmenim İlke Boran ile başladım. Okuldan mezun olduktan sonra kendi ev stüdyomu oluşturdum.

DJ setlerimde techno ve tech house türlerinde yoğunlaşıyorum ve prodüksiyon çalışmalarımda da Spirit Diablero projesinde olduğu gibi bir tarza bağlı kalmaktan kaçınıyorum.

“Dikkatimi çeken sesleri kaydediyorum”

Çalışmalarıma özellikle piyano enstrümanında yaptığım varyasyonların büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Ayrıca günlük yaşamımda dikkatimi çeken tüm sesleri kaydetmeye çalışıyorum. Bu sesleri daha sonra Ableton Live programında düzenleyerek projelerimde kullanıyorum.
Çalışmalarımın sonucunda geçtiğimiz eylül ayı içerisinde “First Attack” isimli bir techno çalışmam Eles Records’tan yayınlandı. Şu anda da yeni projeler üzerinde çalışmalarıma devam ediyorum.

Kendi müziğini üretiyorsun. Biraz da üretim sürecini anlatır mısın? Hangi programları, aletleri kullanıyorsun? Üretim yaparken gerçekleştirdiğin riütellerin var mı?
Geçirdiğim eğitim hayatımın şu anki müzik çalışmalarıma olan yaklaşımlarımın temelini oluşturduğunu düşünüyorum. Aldığım Klasik Batı Müziği eğitimi ve buna paralel olarak yürüttüğüm analog dönem elektronik müzik tarihi araştırmalarım, elektronik müzik alanında yaratımlarımı olumlu yönde etkilediği gibi aynı zamanda farklı bakış açıları da kazandırdı. Zaten dünyada var olan birçok müzik türünün temelinde klasik müziğin temel formları vardır. Ben de bu formları özellikle Sonat Allegrosu ve A-B-A formundan oluşan Lied biçimini setlerimde ve prodüksiyonlarımda kullanıyorum.

“Müziğim benim için başlı başına bir ritüel”

Çalışmalarımı Ableton Live programıyla yapıyorum. Bu programda ses üretmek için Albino, Serum, Massive, Zebra, Arturia V Collection; otomasyon dediğimiz kısımda efekt kullanmak için, Fab Filter, Serum LFO, Satson Channel ve Replika gibi vst’ler kullanıyorum. Live kayıtlarda ise digital piyano, bass gitar ve yarı digital-analog model gaia sh-01 synthesizer kullanıyorum. Ableton Live programında tüm bu çalışmalarımı yönetebildiğim Richie Hawtin’in tasarımı olan Livid Instruments markalı Cntrl:R Midi Controller’ı kullanıyorum.

Her iki projemde de ürettiğim çalışmalarımın öncelikle özgün olmasını ve hislerimi, düşüncelerimi yansıtabildiğim projeler olmasını amaçlıyorum.

Üretim yaparken uyguladığım ritüel sorusuna gelince de müziğim benim için başlı başına bir ritüel…

Yakın zamandaki planların neler?

İki projemde de prodüksiyon çalışmalarıma hız vererek iyi parçalar üretmek ve onları iyi plak şirketlerinden çıkartmak öncelikli hedefim. Bunun yanı sıra ürettiğim çalışmalarımdan oluşan Live Setler yapmak istiyorum.

Müzik öğretmenliği mesleğimin yanında eğitimime kaldığım yerden devam etmek için MİAM’ın yüksek lisans programında yer alan ses mühendisliği bölümünü hedefliyorum.

Magic of the Choas’un “Cosmic Jungle” etkinliğinde çalacaksın. Bununla ilgili neler söylemek istersin?

Benim için iki şey anlamlı kılıyor hayatı; sevgi ve müzik. Birlikte oluşturduğumuz halkada daha büyük bir sevgi oluşturmak için sevginizi alıp gelin. Müziği zaten orada bulacaksınız…

Son olarak neler söylemek istersin?

Müziğin hayatımın her alanında var olduğunu ve bilincimin her köşesinde yaşadığını hissediyorum. Müzik; cümlelerle anlatılamayacak kadar derin, yaşadığımız bu zamanın içinde kendi bilincimizde yolculuk yaptırabilecek kadar güçlü bir alan…

Müzik ve sevgiyle kalın.