Müziği işitselden görsele taşıyan ve bunu adeta bir şölen havasıyla seyircisine ve dinleyicisine sunan Shpongle’ın müzikal yeteneği konusunda hepimiz hemfikirizdir sanırım. Bu yeteneklerin iki baş aktörlerinden biri olan Simon Posford’un 2013 yılında Reddit ile yaptığı röportajın bir derlemesi olan bu metin, Shpongle’ın bilinmeyen 11 detayını ortaya çıkarıyor. Röportajın daha ilgi çekici ve okunaklı hale gelebilmesi için derlemesini yaptığım bu metinde, kendilerine dair bu muzip detaylara ulaşma ve sürpriz bilgilere erişme şansım oldu.

1.Shpongle parçalarının birçoğunun isimleri ve onlara ilham olan fikirler, çalışırken yapılan rastgele şakaların ürünüdür.

Shpongle’ı dinlediğinizde, tek bir parça oluşturmaya giden iş ve zaman miktarını hayal edebilirsiniz; hepsi uzundur, hepsi tarz olarak birbirinden farklıdır ve sesler katmanlaşmıştır. Birçok sıkıcı çalışma saatinde Raja Ram ve Posford sıkıntıyı hafifletmek için ise bolca konuşurlarmış. Birçok şarkının adı ve onlara kaynaklık eden fikirler, çalışırken yapılan bu sohbetlerin ürünü. Mesela, “Museum of Consciousness“taki “The Epiphany of Mrs Kugla“, Ram çocukken onunla yaşayan bir ev hizmetlisinin hikâyesini temel alıyor.

2. Şu ana kadar üretilenler arasında Simon’ın en sevdiği Shpongle parçası; “And the Day Turned To Night

Şimdiye kadar en çok sevdiği Shpongle parçasının ne olduğu sorulduğunda, bu cevabı vermiş. Yan projeleri arasından en sevdiği Younger Brother şarkısı “Your Friends are Scary” iken, en sevdiği “Hallucinogen” şarkısı “Shamanix“.

3. Posford, seyahat ederken ses kaydı almak için kullandığı portatif bir mikrofona sahiptir.

Shpongle parçalarında kullanılan birçok sample “rastgele” ve “sıradışı” olarak tanımlanabilir, ancak hepsinde çok organik bir hissiyat mevcuttur. Bunun nedeni, Posford’un gezdiği yerlerde ses kaydederek, gezdikçe birden çok sample topluyor olması ile alakalı. Bunu şöyle açıklıyor: “Ses cevheri açısından zengin olabileceğini hissettiğim bir yere gittiğim zaman; Hindistan, Bali, Japonya vesaire, yanımda götürdüğüm, elde taşınabilir bir kayıt cihazım var. Ve onunla mümkün olduğunca çok sayıda kayıt alıyorum. Bazılarında bu teknik müthiş çalışırken, bazılarında ise kayıtları ‘eve’ götürdüğümde elime geçen tek şeyin rüzgar gürültüsü olduğunu fark ediyorum. Ve bunlardan yeterince üretebiliyorum.”

4. Raja Ram ile Butterfly Studios’ta tanımışlar. Gerisini zaten biliyoruz.

Posford ve Raja Ram, Shpongle’ın yaratıcılığının arkasındaki iki orijinal isim. İkisinden biri olmasaydı, Shpongle bugün olduğu konumda olmazdı. Posford, ikisinin nasıl karşılaştığını şöyle anlatıyor: “Butterfly stüdyolarında tanıştık, orada kayıt alan diğer sanatçılarla beraber ev yapımı Hint yemeklerinin tadını çıkartıyorduk. Anında arkadaş olduk ve birlikte partilere, festivallere gittik, birden fazla isim altında beraber müzik yaptık. Raj ilham verip yorumlama yaparken, ben parçaların bölümlerini bilgisayar üzerinden besteliyorum. Bu kazanan bir kombinasyon! Sadece, bir saniyeliğine onu susturabilsem.”

5. Yakında onu etkileyen birçok müzisyeni ve en sevdiği sanatçıları içeren bir Spotify çalma listesi paylaşacak.

Onu etkileyen en önemli isimleri listelemesi sorulduğunda, bunun yerine hayranların dinleyebilmesi için bir Spotify listesi oluşturacağını söyledi. Spotify çalma listesi yakında online olacak.

6. Shpongle herhangi bir şarkıyı tamamlamadan önce ortalama 130-250 ses parçası kullanıyor.

Tahmin edebileceğiniz gibi, bir Shpongle şarkısı üretmek, stüdyoya yapılan basit bir geziden daha fazlasıdır. Posford, bilgisayarı veya kafası çökmeye başlamadan önce her şarkı için 130-250 arasında ses parçası kullandıklarını söylüyor. Hatta sayıyı 13’e kadar indirmeden önce 75 gitar kaydı kullandıkları bir şarkıyı dahi hatırlıyor.

7. 90’ların trance müziği onu bıktırmış ve bıktığı zamanlardan beri dinlemiyor.

Posford, 90’lı yılların başında ve ortalarında trance müziğin durağan bir hale geldiğini ve çok az yeniliğin olduğunu söylüyor. Bundan yorulmuş ve trance müziğe olan ilgisini kaybetmiş. O zamandan beri de dinlememiş.

8. Yeni bir Hallucinogen albümü ufukta gözükmese de, Posford farklı takma adlar ile müzik yapmayı düşünüyor.

Posford şöyle diyor: “Shpongle ile yeni bir albüm yaptığımda bazı insanlar hayal kırıklığına uğradıklarını, bir önceki, en sevdikleri albüme benzemediğini çünkü eski albümlere çok benzediğini söylüyor. Her halükarda, önceki albümler hususunda sizi yük altında bırakan çok fazla beklenti var bu yüzden başka bir ad altında albüm çıkartma olasılığım daha yüksek…” Posford’un burada vermeye çalıştığı temel mesaj artık Hallucinogen adı altında üretmeyeceği, çünkü artık beklenti karşılamak zorundaymış gibi hissetmek istemiyor. Ancak gelecekte sadece “Simon Posford” olarak üretebileceğini söylüyor.

9. Şimdi kullandıkları sample’ların çoğu, ticari sample’lamalar değil, orijinaldirler.

Sanatçılar sample kullandığında bunun iki farklı şekilde yaparlar: ya sample’ı bir başka sanatçının önceki işinden çekerler ya da sample’ı kendileri kaydedip şarkılarına eklerler. (Pretty Lights’ın yeni albümünde olduğu gibi) Shpongle, diğer eserlerden çektiği sample’ları kullansa da, şu sıralar dinlediğiniz çoğu sample Shpongle tarafından besteleniyor. Posford bu durumu sonunda fark ettiklerini belirtti: “Hey, herkes sample kullanıyor! Onları bir daha asla kullanmayalım ve bu saatten sonra sadece kendi işlerimizi kaydedelim.”

10. İsrail, Shpongle’ın müziğine en büyük desteği veren kitleyi barındırıyor.

Posford, “En büyük konserlerinizi nerede verdiniz?” ve “En büyük kitlenizi nerede yakaladınız?” sorularına “İsrail” yanıtını verdi. Fakat Rusya, Japonya, Colorado ve Macaristan’da da hardcore Shpongle hayranlarının bulunduğunu söyledi.

11. Posford ve Raja Ram arasındaki yaş farklı küçük problemlere neden olmakta ancak ikili bu problemleri hemen çözebiliyorlar.

Posford buna istinaden sorulan bir soruya çok güzel bir yanıt veriyor: “İyi soru! Bir gün aldığımız bir kayıttan sonra Raj’ın eskiz defterini karıştırıyordum ve şunu yazdığını fark ettim: ‘Bazen Simon babammış gibi hissediyorum, bazen de oğlummuş gibi.’ Zihinsel olarak ikimizin de genç kalplere sahip yaşlı ruhlar olduğumuzu söyleyebilirim, zihinsel veya duygusal bir seviyede, biyolojik yaş çok arka planda kalıyor… Ancak fiziksel olarak ara sıra çatlaklar oluyor elbette ki; Raj 72 yaşında ve belirgin duyma kayıpları yaşıyor. Bu, stüdyoda üzerinde çalışmış olduğum bir şeyi çalmak istediğim zaman sinir bozucu olabiliyor, özellikle de çıkartamadığı çok fazla yüksek frekanslı içerik olduğunda. Bu albüm sırasında, Raj’ın duyma hissi hakkındaki sinir bozukluğumun bir kınama olduğunu düşündüğü bir kavga ettik. ‘Ben tekerlekli sandalyede olsaydım benimle dalga geçmezdin!’ dedi. Ben de ‘Tabii ki geçmezdim… ama 1500 metrelik bir koşu yapacak olsak ve sen tekerlekli sandalye ile gelseydin biraz endişelenirdim’ dedim. Sorunu, ben hoparlörlde sessizce çalışırken, müziği Raj’a kulaklıklar ile çok gürültülü bir şekilde dinleterek çözdük.”