Howling at the Moon” parçası ile dönüm noktası yaşayan Özgür Çetin (Ozzy), psy-trance’ın hayatındaki önemini anlattı.

“Bizim tüm dünyaya vermeye çalıştığımız güzel mesajlar var. Ama işe önce bireyler olarak kendimizden başlamamız, sonra yakın çevremizde kurduğumuz ilişkilere yoğunlaşmamız, sonrasında da kitlelere ve dünyaya odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum.”

Merhaba Özgür, seni biraz tanıyabilir miyiz? Ne zaman müziğe başladın? Ramizes, Freetech, Mysticism şeklinde birçok farklı projen var. Bunların hikâyesinden, süreçlerinden ve şimdiki durumlarından bahseder misin?


Ortaokulda metal müzik dinlerken liseye geçiş döneminde Prodigy sayesinde alternatif elektronik müzik ile tanıştım. Lisede elektronik dans müziğin birçok farklı dalını dinlemeye başladım. Üniversite çağına geldiğimde Euro-trance, progressive trance, electro, minimal techno gibi karma bir yelpazede yönümü ararken 2002 yılında, müzik arşivi toplarken karşıma çıkan Cosmosis – Howling at the Moon adlı parçayla Goa-Trance ile tanıştım. 1996 çıkışlı bu parça hayatımın geri kalanını etkileyecek bir değişim başlatacaktı.

Elektronik müziğe olan ilgim 2002 yılından itibaren yalnızca partilere katılmaktan ziyade DJ’liğe de merak sağlamama neden oldu. O yıllarda başlayan ve hâlâ devam eden bir arşiv toplama alışkanlığı edindim. Başlarda karman çorman biriktirdiğim albümleri zamanla stillerine göre kategorilerine ayırmaya başladım. Yaklaşık 16 yıldır devam eden bu alışkanlığım günümüzde halen oldukça vaktimi almaktadır ve hâlâ severek yapmaya devam ediyorum.

Üniversiteden sınıf arkadaşım, eski bir elektronik müzik DJ ve prodüktörü olan Hüseyin Balcı 2004 yılı civarında Eskişehir’de Pioneer Pro DJ Academy bayisini açtığında sağ olsun bana DJ’liğin temel tekniklerini gösterdi. Yaklaşık 1 yıl boyunca onun partilerinde warm up DJ olarak sahne aldım. 2005 yılına kadar progressive/deep – trance/house, minimal techno çalıyordum. Bu esnada psy-trance arşivim üzerine çalışmaya devam ediyordum. 2005 sonlarına doğru Psy-trance’e olan ilgim diğer tüm stillere nazaran daha ağır basmaya başladı. Eskişehir’de bu müziğe ilgi duyan birkaç DJ ve prodüktor arkadaş ile 2006 başlarında küçük clup etkinlikleri düzenlemeye başladık. Bu partiler ile DJ olarak artık yalnızca psy-trance çalmaya başlamıştım. O zamanlarda yalnızca RAMIZES DJ projesi ile full-on psy-trance çalıyordum.

Mysticism – Ayata Festival 2017

2007’de üniversiteden mezun olduktan sonra okuduğum bölüm olan Turizm ve Otel İşletmeciliği adına bir şeyler yapmak, dünyayı gezmek ve para biriktirmek amacıyla yolcu gemilerinde servis elemanı olarak işe başladım. 6 ayda bir Türkiye’ye tatile geldiğimde içlerinde Shanti Tribe etkinlikleri de olmak üzere bazı etkinliklerde sahne alma fırsatı buldum. 2011’de gemilerden tamamiyle ayrılıp ülkeye dönüş yaptım. Dönüşümden sonra 2013 yılına kadar psy-trance etkinliklerinde nadiren sahne alma fırsatı buluyordum ve daha çok katılımcı veya gönüllü olarak dahil oluyordum.

3 farklı isim 3 farklı tarz

Psy-trance’e olan ilgim azalmaktan ziyade artarken, gemiden ayrılmamla müzik arşivime daha uzun vakit ayırma fırsatı bulmaya başlamıştım. Zamanında yalnızca Goa-trance olarak karşımıza çıkan bu tür, 2013’de ben MYSTICISM ve FREETECH DJ projelerini açtığımda artık psy-trance olarak onlarca alt stile ayrılıyordu. Günümüzde o kadar çok farklı ve epik alt stil var ki artık bunlara belli bir isim koymak imkânsızlaşmaya başladı.

Birçok kez birçok kişi tarafından bana yönlendirilen bir soruyu da fırsat bulmuşken yanıtlamak isterim; Neden DJ olarak 3 farklı isim kullanıyorum?

Psy-trance benim hayatımda o kadar büyük bir rol oynuyor ki, onun psikolojime uyguladığı tedaviyi hiçbir doktor uygulanamazdı sanırım. En sakininden en agresifine bütün tarzlarına inanılmaz ilgi duyduğum bu müziğin mümkün oldukça en iyi prodüksiyonlarını dinleyici arkadaşlara harmonik bir biçimde sunmanın verdiği haz hiçbir şeye değişilmez. Yaklaşık olarak 80 bpm den 200 bpm’e kadar olan bir yelpazeyi tek bir DJ ismiyle çalmaktansa dört ana stil çerçevesinde üç farklı projeye bölüp, projelerin karakterlerini belirginleştirmeyi tercih ettim;

MYSTICISM: Psychill (80-130 Bpm)
RAMIZES: Progressive / Fullon Psytrance (130-147 Bpm)
FREETECH: Dark Psytrance (147-200 Bpm)

Ramizes – Free Earth Festival 2016 (Main Stage)

Her projenin kendi içinde hangi alt stili çalacağına etkinlikte sahne alacağı zaman dilimi ve DJ sıralamasındaki yeri belirliyor. Örneğin Mysticism genelde açık hava festivallerinin chillout sahnesinde yer alıyor, ana sahnede yer alacaksa festival açılışı ya da kapanışı yapıyor. Ramizes dark bir lineup da çalmıyor, illa ki çalacaksa dark progressive ile açılış yapıyor. Freetech sahne alacağı bir dark etkinlikte hitech çalan bir DJ’den önce çalacaksa 147 Bpm ile bitirmiyor gibi.

2013’ten bu yana aktif olarak devam eden DJ’lik maceramda Türkiye ve yurtdışında 150’nin üzerinde indoor / outdoor etkinlikte sahne aldım. Her bir performans farklı parça listelerinden oluşmaktadır. Mümkün oldukça çaldığım bir parçayı bir daha çalmamaya özen gösteriyorum. Her bir seti çaldıktan sonra Soundcloud hesabıma yüklüyorum. Böylece yüksek ihtimalle hiçbir yerde bulamayacağınız, mümkün oldukça en iyi parçalardan meydana gelen DJ setlerden oluşan muazzam bir podcast şekilleniyor. Soundcloud hesabımdaki her setin parça listesini setlerin ayrıntılarında bulabilirsiniz.

15 bin kişilik efsanevi festival Soulclipse

Peki, Crystal Kids‘i anlatır mısın bize?


2006 baharında Türkiye underground sahnesinin akışını kalıcı bir biçimde değiştirecek olan, ülkemizde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir 7 günlük açık hava psy-trance festivali düzenlendi. Antalya Manavgat’ta gerçekleşen bu efsanevi festivalin adı “Soulclipse“tir. Bildiğim kadarıyla yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı festivalin aşağı yukarı yüzde 15’i Türk katılımcılardan oluşuyordu. Güneş tutulmasını tam olarak izleme fırsatını bu festivalde yakaladım.

Bu festival sayesinde psy-trance ile tanışan birçok farklı underground müzik dinleyicisi, DJ’i, prodüktörü, etkinlik organizatörü ve adayı, yönünü psy-trance’e çevirmiştir. Bu festivale gitmeden kısa bir süre önce üniversite eğitimimi sürdürdüğüm Eskişehir’de arkadaşlarla küçük indoor etkinlikler yapmaya başladığımızdan bahsetmiştim. Soulclipse’i tecrübe ettikten sonra, Eskişehir’de arkadaşlarla hep beraber eğlenmek için düzenlediğimiz o küçük etkinliklerin aslında dünyada ne kadar büyük ve anlamlı bir derinliği temsil ettiğinin farkına vardım. Bu farkındalık zaman içinde Crystal Kids’in kurulmasına neden olacaktı…

2012 yılında; 2006’da ülkemizde gerçekleşen en kapsamlı psy-trance festivali olan Soulclipse’in konseptine yakın bir festival gerçekleşti; Tree Of Life. İsrailli dünyaca ünlü psy-trance prodüktörü U-Recken ve Türkiye’nin ilk psy-trance etkinlik organizasyon topluluklarından biri olan Mind Manifest Project ortaklığıyla gerçekleşen bu festival 2015 yılına kadar her yıl ülkemizde devam etti. Festivalin ilk yılında kapı, ikinci yılında sanatçı ve üçüncü yılında kiralık çadır operasyonunda çalıştım. Festival haricinde de iki yıla yakın bir süre Mind Manifest Project ekibinde görev aldım. Bu dönemde edindiğim tecrübeler ve tanıştığım kişiler Crystal Kids düşüncesinin kuvvetlenmesinde önemli bir rol almıştır.

Freetech – Depo Istanbul 2015

2013 – 2015 yılları arasında TOL ve MMP haricinde Türkiye’de Shamballa, Freaks In Love, Ayata, Neon, Psy-Boutique; Yunanistan’da Free Earth; Hollanda’da Psy-Fi Festivaller’inde görev alma fırsatı buldum. Hatrı sayılır bir tecrübe birikmişti. Bu esnada İstanbul Taksim’de bulunan Club Temple’dan kendi etkinliklerimi düzenlemem adına bir teklif aldım. O dönem etrafımda bulunan sevgili genç hayat arkadaşlarımın varlıklarının bana verdiği ilham; zamanında hepimizde büyük etki bırakan Soulclipse Festival’i düzenleyen İsrailli Indigo Kids topluluğunun ülkemizde gerçekleştirdiği bu büyük prodüksiyonun bayrağını devralma ihtimali düşüncesiyle birleşince; ortaya CRYSTAL KIDS çıktı. Yaklaşık 1,5 yıl boyunca Club Temple’da çok güzel etkinlikler düzenledik. 2015’ten bu yana Taksim’de farklı mekanlarda toplam 20’nin üzerinde indoor etkinliğe imza attık. Zaman içinde birikecek olan tecrübe, çevre ve maddi olanaklarımızla ülkemize çok güzel bir açık hava etkinliği armağan edip devamlılığını sürdürmeyi planlıyoruz. Bu konu hakkında alt yapı çalışmalarımız devam etmektedir.

“Herkese büyük sorumluluklar düşmektedir”

Türkiye psychedelic camiası içinde çok uzun zamandır varsın. Geçmişten günümüze bakınca bu kültürün ülkemizde nasıl değiştiğini söyleyebilirsiniz?


Öncelikle bizden çok eskilerin binbir zorluklarla ülkemizde başlattığı, onlardan sonra gelenlerin büyük çabalarla geliştirdiği bu kültürün bir parçası olmaktan, tüm zorluklarına rağmen, gurur duyduğumu belirtmek isterim. Psychedelic kültür başlı başına bir makale konusudur. Üzerine bir kitap yazılabilir. Bu camiada bulunan herkese büyük sorumluluklar düşmektedir. Etkinlik organizatörlerinden katılımcı arkadaşlara, DJ’lerden çalışan ekiplere herkesin birbirine karşı çok duyarlı olması gerektiği bir topluluğuz. Hoş bu tüm insanlık için geçerli ya, şimdi konu biziz madem, bizden bahsedelim..

O hep bahsettiğimiz SEVGİ, SAYGI, İYİ NİYET, HOŞGÖRÜ kavramlarını ne kadar yaşıyor ve yaşatıyoruz, ben dahil hepimizin bunun üzerine biraz daha fazla düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Karşımızdakilerin emeğine saygı gösterelim. Egolarımızdan kurtulmaya çalışalım. Ben merkezcilikten kaçınıp mümkün oldukça birbirimize destek olmaya çalışalım. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için mantığı o kadar da imkânsız değil. Tabii ki bunun suistimalinden de kaçınmamız gerekir! Zamanı geldiğinde hayatta kalanlarımızın baş rolü oynayacağı Dünya Barışı senaryoları söz konusu olabilir. Bizim tüm dünyaya vermeye çalıştığımız güzel mesajlar var. Ama işe önce bireyler olarak kendimizden başlamamız, sonra yakın çevremizde kurduğumuz ilişkilere yoğunlaşmamız, sonrasında da kitlelere ve dünyaya odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum.

Konuyu daha fazla dağıtmadan bu kültürün ülkemizde nasıl değiştiğine biraz değineyim. Ülkemizde sosyolojik, politik, ekonomik ve benzeri sorunlar hiç bitmiyor. Çok uzun zamandır süregelen bu sancılı süreç bizim camiamızı da olumsuz etkilemektedir. Dövizlerdeki dengesizlik, yurtdışı booking’lerini zorlaştırıyor, bu durum etkinlik bilet fiyatlarına yansıyor, bu yansıma katılımcı arkadaşlarda doğal olarak tepkilere yol açıyor, katılım zorlaşıyor, emeğinin karşılığını alamayan organizatörler etkinlik prodüksiyonlarında küçülme yoluna gidiyor. Kısır döngü.

Tüm bunların haricinde ülkemizde yaşanan tatsız olaylar yurtdışı katılımcı sayılarına da ciddi oranda olumsuz etki etmektedir. Bu en büyük sorunlarımızdan biridir. Her şeye rağmen bu camiaya gönül vermiş olan tüm dostların çalışmaları yıllardır devam etmektedir. Gelişim yavaşta olsa gerçekleşmektedir. Ben inanıyorum ki bir gün gerekli taşlar yerine oturacak ve Türkiye olarak Dünya Psy-trance Haritası’nda yerimizi kalıcı olarak alacağız. Crystal Kids ailesi olarak bunun gerçekleşmesinde önemli bir payda olmayı hedefliyoruz.

Benim gözlemlediğim, yanlışsam düzelt lütfen, yurtdışındaki organizasyonlarla sanki daha çok bağlantılısın (Ayata ve Psy-boutiqe dışında sanırım). Yani artık oralarda daha çok projeler içindesin gibi. Neden böyle? Farklı bir tercih mi? Yoksa bir şeylerin sonucu mu?

Gözlemin büyük ölçüde doğru. Gerek kişisel hayatımı biraz daha düzene oturtmak gerekse yurtdışı bağlantılarımızı kuvvetlendirmek adına Ekim 2016’da İngiltere’ye yerleştim. İstanbul’da nadir de olsa etkinlik düzenlemeye devam ediyoruz. Genel etkinlik sayısını dengede tutmak adına arda arda etkinlik gerçekleştirmemeye dikkat ediyoruz. Bir yandan Manchester underground müzik camiasındaki psy-trance eksikliğini kapatmak adına burada da etkinlik düzenlemeye başladık. Şahsi olarak benim burada yaşadığım ve yaşayacağım tüm tecrübe, bir önceki paragrafta belirttiğim hedefimizde büyük rol oynayacaktır.

Türkiye’de neden psychill, psybient organizasyonları gerçekleşmiyor? Bu tarz müzikler sanki insanların kafasında daha çok alternatif stage sound’u olarak yer etmiş. Yapıldığı dönem Co.In Fest down tempo sound’lara yer vereceğini açıklamıştı. Benim hatırladığım bu var. Daha geçmişte böyle bir etkinlik oldu mu?

Down tempo etkinliklerin düzenlenmesi, bu müziğe gerçekten gönül vermiş dostlarımızın ciddi çaba göstermelerine bağlı olmakla beraber göz ardı edilmemesi gereken ciddi bir unsur daha var. Ülkemizde bu tür etkinlikler düzenlemek maddi açıdan, hızlı dans müziği etkinliklerine oranla çok daha risklidir. Katılımın çok daha az olacağı şimdilik aşikâr. Zamanla bu oranın yükselme olasılığı kulağa hoş geliyor. Bizim de aklımızda olsun tabii. Dediğin gibi bu tarz müzikler alternatif sahne sound’u olarak görevini fazlasıyla yapmakta fakat bu durum yalnızca chill sound’ların yer aldığı etkinliklerin olmaması gerçeğini olumlu kılmıyor. Benim bilgim dahilinde ülkemizde henüz bir psychill festivali düzenlenmedi sanırım. Zaman diyelim…

2018 içinde seni nerelerde dinleyebileceğiz?

Mysticism ve Ramizes Psy-Boutique Festival’de, Freetech ise Galactic Gathering’de sahne alacak.

www.crystal-kids.com
www.facebook.com/crystalkidss