Kendi karanlığında ışıldayan bir tür: Dark progressive psy-trance

Hipotalamus uyarıcılı tok ritimler, zihni kendine özgü ışığıyla aydınlatan yenilikçi sesler. Dark progressive psy-trance kişide ne gibi duygulanımlar, düşünceler ve sezgiler uyandırıyor, şöyle bir etüt etmek için önce psy-trance’in kendi doğasından biraz bahsedelim.
Yüksek bir BPM ile yapılan, Synthesizer’ın bolca kullanıldığı ve insanı “olağan dışı” olarak adlandırılabilecek kıvamda kişide farklı haller ve hisler uyarmasının sebebi, ritmin beyindeki Hipotalamus bölgesini uyarmaktır. Hipotalamus’un beyindeki işlevi ve görevi ise duygusal tepkilerimizi, cinsel davranışlarımızı, zevk ve acı parametrelerimizi düzenlemekten tutun da, metabolizmamızı, kalp ritmimizi yönlendirmekten ve adına bazı kesimler tarafından “üçüncü göz” denilen hipofiz bezini de yönetmeye kadar birçok işleve sahiptir. Yani bir manada, psychedelic trance dinleyerek, o gri hücreli bölgeyi uyarıp, hipofiz bezine harcanacak enerji miktarının seviyesini yönlendirebiliriz. Ve bu sayede ritim sizi anında iki kaşınızın orta yerinde bir simyacıya ya da bir majisyene çevirebilir.
“Üçüncü göz” tarafından tabir edilen epifizin ilk durağı olan hipofiz bezine yüklenen ruhani işlevler algılamaya, sezgiye ve örtük olanı, fark edilmemiş olmayı fark etmeye yöneliktir. Bu bağlamda asıl cevher olan dark progressive psy-trance‘in -adından da anlaşılacağı gibi- karanlık, tekinsiz ve yabancı bir havaya sahip olması kişinin karanlık tarafında uyandırılmayı bekleyen duygu ve hislerin yaratıcı bir şekilde ortaya çıkmasına neden olur. Zira kişinin gizli kalmış yaratıcı potansiyelini içeriğinde barındıran, bilinçdışı kavramının temsiliyetlerinden birisi adına “karanlık” dediğimiz o mevhumdur.
Bu şekilde de, bu müziğin misyonunun, kompozisyonunun bütünlüğüne nasıl yansıdığını daha iyi görebiliyoruz. Bu bağlamda konuşacak olursak, dark progressive psy-trance, bizi bilincimizin aralamaya çekindiğimiz fakat insanın dualitesindeki o keskin yolda aralamamız gereken kapılarına itecektir. Ve kendimizi algılayışımızın bir nevi “istenmemiş” ve saklanmış kısımlarına yönelik bir yolculuğa çıkartma amacına hizmet ettiğini de söyleyebiliriz. Gerek müzikal teknik, gerek sembolizm, gerek de uyandırdığı duygular açısından gayet etkili bir “anahtar” olabileceğini de esirgememek gerek.
Bilinci kendi rezonansıyla uyumlandıran bu müzik türü, tinsel olanın işitsel olana evrilmesiyle kendi karanlığında ışıldamasını sağlıyor. Zihnin üretim yoluna yardımcı olması açısından, dans ettiğim ve her bir vuruşu zerresine kadar algılayabildiğim her süreçte kendi yolculuğumda eşsiz bir şölene dönüşüyor.
Ritim sizinle olsun.