Dave Hanson’un “Shamanizm, Anarchy and the End of the World” (Şamanizm, Anarşi ve Dünyanın Sonu) isimli makalesinden çevrilmiştir.

Esalen Enstitüsü’nün İnsan Potansiyeli Hareketi’nden (1) doğan çağdaş şamanizm geçici moda veya din olarak New Age kültürüne dahil oldu. 20 ya da 30 yıl içinde atölye çalışmaları ile ele alınan şamanizm popüler kültür içinde kayboldu. Permütasyonlar sonsuz olsa da yaygın yabancılaşma sabit kaldı. Her zaman olduğu gibi para, seks ve güç yönetti.

Yozlaşmış şamanizmin uyguladığı değişmiş algı halleri ve trans çalışmaları kişisel iyileşmeyi ve doğru yola girmeyi sağlayamayabilir. Yaşamların şamanik çalışmalar yoluyla değiştirilebileceğini deneyimlerden biliyorum. Temiz niyetlerle girilmiş derin bir trans durumu olumlu yönde dönüştürücü etkilere sebep olabiliyor.

Çağdaş kültürde öğretilen şamanizm, bir miktar psikoterapi, bir miktar enerji dengesi ve geçici cevaplar aracılığı ile insanların daha az yabancılık çekmelerine ve daha az stres yaşamalarını yardımcı olabilir. Bazı durumlarda, şamanik uygulama, hastalığın iyileşmesini veya ölüm korkusunun hafifletilmesini sağlayabilir.

Hissizleşmiş ücretli köle gibi yaşayanlar

Ruhani iyileşme birçok kostümle gelebilir ve şamanizm bunlardan biridir. Deri veya cübbe giyebiliriz. Davul veya borulu org çalabiliriz, adaçayı veya tütsü yakabiliriz, suya şarkılar söyleyebiliriz veya kendimizi nehre batırabiliriz. Ayımıza veya İsa’ya şarkı söyleyebiliriz. Derviş gibi kıvrılır, kanayana kadar kendimizi kırbaçlayabiliriz, çıngıraklı yılan ile oynayabilir, dört gün boyunca Güneş’in altında dans edebiliriz veya mağaralarda kendimizi aç bırakabiliriz. İstediğini seç. Bunlardan her biri, uyuşan ücretli köle olmaktan daha az acı verir.

Şamanizmin ve dinin gezegenin iyileşmesine bir çeşit yöntem oluşturacağına inanmak daha fazla teknolojinin çevre sorunlarımızı çözeceği düşüncesine benziyor. İnsan Potansiyeli Hareketi’nin tipik özelliği olan duygu aktarımı, cinsel istismar, ciddi patolojilerin yanlış yorumlanması ve etik eksikliği, daha da ayrıştırıyor ve yabancılaştırıyor.

Bilgisiz ve deneyimsiz kişiler tarafından yapılan iyileştirmeye yönelik girişimler, belki ciddi bir zarara neden olmuyor fakat daha sağlıklı olmak için yapılması gereken uzun vadeli hareketi geciktirebilir. Açıkça belirtmek gerekirse, birçok çılgın insanın ilgisini şamanizm çeker ve birçok rehber ücreti ödendiği sürece diğer tarafa bakmaktan mutluluk duyar.

Çağdaş şamanizm dikey hiyerarşik bir dini öğretir

Bir başka gerçekliği keşfetmeye yetecek kadar usta olduğumuzu sanmak yeterince kibirli bir durum. Şamanik uygulamalarımızı radikal anarşist eylemlere doğru çekmeliyiz. On yıllar boyunca şamanik rehberlere atölyeleri için büyük katılım ücretlerinin ödendiğini duyuyorduk ancak bu mesajlar sanayi kapitalizminin bağlı olduğu dinleri ve açık, kamusal, radikal değişimleri hiç konu edinmiyordu. Bu ihmalin nedeni açıktır. Çağdaş şamanizm dikey, hiyerarşik bir dini öğretir. Mircea Eliade, “Şamanizim: Ekstazinin Arkaik Teknikleri” (Shamanism: Archaic Techniques of Ecstasy) isimli kitabında, bu biyolojik dünyada var olmaktan ziyade bunun bir “yolculuk” olduğunu anlatıyor.

Tarım, din ve hükûmet bizlere daha iyi bir yaşam getirmiyor. Bunlar için ödediğimiz bedeller çok fazla. Bir Amazon köyünde, ağaca asılı küçük bir transistör radyonun eğlenceli cazibesi, küçük cihazın zehirliliğini gizliyor.

Morris Berman, Paul Shepard, Joel Kovel, Stanley Diamond, John Zeran, David Watson, Derrick Jensen, Lewis Mumford ve diğerlerinin yazıları şamanik tecrübelere dini semboller ve anlamlar yüklememiz gerektiğini dile getiriyor. Bunun yerine, tarım ve dinin başlangıcında, yabancılaşmadan önceki zamanda, farkındalığımızı arttıran uygulamaları aramalıyız.

Zamandan ve dilden bağımsız olarak Berman’ın paradoks diye adlandırdığı şeye geri dönüş yapmalıyız. Bütünleşmeyle ilgili kısa deneyimler bile, içgörümüze odaklanmış, merkezi olmayan topluluklar oluşturmamıza yardımcı olabilir.

“İlkel bilgelik”e dönüş

Bilinç değişimlerinin kasıtlı kullanımı dünyamızın tahribine ve egemenliğine yol açan ikililiği tamamen ortadan kaldırabilir. Sigmund Freud’un “okyanus duygusu”, Jung’un “ilkel bilgelik”e dönüşü, Morris Berman’ın Wandering God kitabında bahsettiği “yaygın ya da çevresel bir farkındalık” olarak adlandırdığı avcı-toplayıcı bilincin “paradoksu” ve daha önceki The Re-mcbantment of the World kitabında “kutsal, öyle olduğu için, sadece dünya” olarak adlandırdığı “katılımcı bilinç” bir birlik deneyimidir.

Ne yazık ki bize öğretilen Şamanik uygulamalar hastalıklı yapılara girdi. Doğrusal, dikey düşünce felakete neden oldu. Dini geride bırakırsak, trans uygulaması bize biyolojik bütünleşmenin eşitlikçi bir kültürünü sağlayabilir. Dini ritüelleri, üst ve alt dünyaların fikirlerini reddetmeliyiz. Aşma çabalarımızı durdurmalıyız ve bütünleşmiş varlıklar olarak kendimizde, dünyada, tamamen burada yaşayarak dönmeliyiz.

Başat güç yapıları altında var olan bizler yanıltıcılık içinde yaşamaktan çok mutlu oluruz ve bu acımasız çözülme dönemi boyunca birçok insan oturacak ve hiçbir şey yapmayacak. Bütünleşik vahşi varlıklar olarak sadece birkaç kişi tarihimizi kurtarmak için çalışacaktır.

Avcı-toplayıcı atalarımız hâlâ yakın. Bizden daha akıllı ve sağlıklılar onlar teknolojik ve dini uçurumun kıyısından bizleri geri çağırıyorlar. Paradoksun küçük, eşitlikçi, tribal daireleri farkında olmadan dini getiren ve yıkımımızın tohumlarını atan 10 bin yıl önceki atalarımızın bilincine bizi geri getirebilir. Dinlerin doğrusal, baskıcı, hiyerarşik ve yabancılaşan formlarını reddebiliriz.

Rehberlerle birlikte olmalıyız

Başka alanlara gitmemize gerek yok. Bir bariyerden geçmeyi ve buraya varmayı öğrenmeliyiz. Trans bizi evimize getirecek. Okul; bahçede, ormanda, ovalarda, nehirlerde… İhtiyacımız olan öğretiler papazlardan, gurulardan, şamanlardan veya bilim insanlarından gelmeyecek. Çemberlerimiz eşitlikçi ve tüm güce güvensiz olmalı.

Liderler ve onların para, seks ve güç için bunaltıcı hırsları ile işimiz bitmeli. Yüzeyde eşitlik öneren ancak akademik ve kapitalist kültürde öğrendikleri gücü ve yabancılaşmayı tekrarlayan bireylerin ve kuruluşların müdahalesi olmadan evimizi keşfetmenin yollarını bulmalıyız.

Taocu bir rahibe bir kez şöyle demişti, “Hiçbir uygulama yoktur.” Çevrelerinde yaşayan dünyayla zaten birleşmiş olanlar için sanırım o haklıydı. Kendimize ve karşılaştığımız diğer varlıklar üzerine kutsal, iyilik, güç ve önem kavramlarını dayatmazsak sonunda dinlenebiliriz.

Coşku cennete çıplak bir çıkış değildir. Yabani, doğal, biyolojik evimize şeffaf bir zar yoluyla çıplak bir dönüştür.

(1) Hareket, 1960 yılında Abraham Maslow’un kendini gerçekleştirme teorisinden yola çıkarak bir insanın hayatının en üst potansiyeline ulaşması ve bu sayede insanlığın mutluluk, yaratıcılık ve tatmin ile dolu olağanüstü bir yaşam kalitesine ulaşacağı inancını savunmuştur. Sonuç olarak bu varsayılan potansiyeli açığa çıkartmakta başarılı olanlar toplumdaki eylemleri ile başkalarının potansiyellerini serbest bırakmalarına yardımcı olacaklardı.  (Great Place to Work)

Sizler tarafından desteklenmek, kaliteli içerikler üretebilmemiz için bizlere daha büyük olanaklar tanıyor. Lütfen bizi destekleyin!