Psikedelik Deneyim, Bardo Thodol, Boşluk Bilinci ve Metafizik Zihnin Doğası

“Beyond the light of life is the peaceful silence of the void.
The quiet bliss beyond all transformations.
The Buddha smile.”
Bardo Thodol, First Bardo Instructions
Psikedelik festivaller yaygın bir şekilde kutlanmaya ve yapılmaya başladığından beri yeni bir uyanış kültürü de hızla dünyada ve ülkemizde yayılıyor. Bu festivallerin amaçlarından birisi de efsanevi psy DJ ve psikedelik kültürün babalarından Goagil’in bir sözünde belirttiği gibi uyanış ve farkındalık için bir inisiyasyon ritüeli olması. Peki, ama uyanış ne demek? Bu kelime henüz Türkçe literatüre fazla girmedi. İngilizce’de ise özellikle son beş altı yıldır çok sık karşımıza çıkmakla beraber, 60’ların çiçek gençlik hareketinden beri new age akımlarıyla Batı literatürüne girmiş bir kelimedir. İngilizcedeki karşılığı “Awakening” olan uyanış kelimesi tarihsel olarak kökünü Budizm’de bulmaktadır. “Buda” (1) Sanskritçede “Uyanmış” olan anlamına gelir. Kelimenin kökü “Bud” Sanskritçede uyanmak demektir. Bu festivallerde hemen her yerde uzak doğu temalı bir backdrop, bir üçüncü göz, meditasyon yapan, aydınlanmış Buda figürü veya her ne kadar Budizm’den ayrı bir din olan Hinduizm’in (2) ifadesi olsa da Hint tanrı ve tanrıçalarıyla bezenmiş backdroplar görmemiz kesinlikle tesadüf değildir. Uyanış kültürü veya Sanskritçe karşılığı olan Budizm, Uzak Doğu kültürünün çok doğal bir parçası, çoğu yerde dini bir yaşam biçimi ve kendini ifade etme şeklidir. Batı’da ise 1960’larda başlayan ve 1968’de zirve yapan gençlik hareketinden sonra Uzak Doğu’ya giden, buradaki manastır ve okullarda Budizm eğitimi alarak geri dönen protest, sistem karşıtı 60’lar kuşağı ile yeni bir dinamizm kazanmış, son zamanlarda ise psikedelik festivallerin adeta bir alt kültürü olmuştur. Bu kültürel birliktelik tabii ki de tesadüf değildir.
Tibet Budizm’inin büyük üstadı Padma Sambhava tarafından ilk defa MS 8’inci yüzyılda da kaleme alınmış olan “Bardo Thodol” bu konuda bize ışık tutan ilk kaynaklardan birisidir. “Bardo Thodol”, duyma yoluyla “Bardo”lardan özgürleşme demektir. “Bardo” kelimesi Tibetçede “ara hal” (3) anlamına gelir. Buna göre “Bilinç” (consciousness) (4) temel olarak üç ara halden oluşur. Üçüncü ara hal olan benlik seviyesi de kendi içinde üçe ayrılır. Ancak bu yazının konusu açısından biz bilincin birincil ve egosuz boşluk olarak ifade edilen ara halini ele alacağız.
Psikedelik deneyimin babalarından Timothy Leary, Ralph Metzner ve Richard Alpert (Ram Dass) “Tibet’in Ölüler Kitabı” olarak büyük ihtimal popüler olması için başlığını yayınevinin değiştirmesiyle (6) ilk defa W. Y. Evans-Wentz tarafından Tibetçeden İngilizceye tercüme edilen “Bardo Thodol“u dini ikonografisinden ayıklayarak psikedelik bir rehber haline getirmiş ve “Psychedelic Experience: A Manuel based on the Tibetan Book of the Dead” (7) ismiyle yayımlamıştır. Kitabın ana teması psikedelik yolcuya rehber olmaktır. Üçlü, Tibet’te ölülerin başında talimatlar olarak okunan bu kitabın psikedelik deneyimi anlattığını fark etmişler ve bu deneyimi hayattayken bir psikedelik deneyim olarak yaşamak isteyenler için rehber haline getirmişlerdir. Dileyenler kitabın tam metnini Erowid Online Bookstore’da bulabilirler. (8)
Ayrıntılara ve dini materyale fazla girmeden neden Tibet’te ölülerin başında okunan bir kitabın psikedelik deneyim için rehber olarak yazıldığını öncelikle anlamamız gerekiyor.
Tibet Budizm’ine göre varoluş zihnin gördüğü bir rüyadır. Benlik düşüncesi (ego) (9) bir rüya görür. Bardo Thodol bu rüyaya “ego oyunu”, varoluşa da “oyun varoluş” (10) ismini vermektedir. Birinci Bardo (Chikai Bardo) şöyle başlar:
“O (name of voyager)”
O (yolcunun ismi)
“The time has come for you to seek new levels of reality. “
Senin için yeni gerçeklik seviyeleri arama vakti geldi.
“Your ego and the (name) game are about to cease.”
Egon ve (yolcunun ismi) oyunu son bulmak üzere.
“You are about to be set face to face with the Clear Light
You are about to experience it in its reality. “
Berrak ışıkla yüzyüze gelmek üzeresin
Onu kendi gerçekliğinde deneyimlemek üzeresin.
Psikedelik deneyimde kullanılan psikedelik (trans müzik:) bir katalizör olarak ego yitimi sürecini başlatır. Eğer deneyimleyen kişi benlik düşüncesini diğer bir deyişle ego oyununu bırakabilirse Saf Zihin olan Bilinci henüz dönüşmemiş Boşluk halinde deneyimleyebilir. Tibetliler Bilincin bu boşluk haline Buddha Amithaba derler. Bu hal Buda’nın (Uyanmış olanın) zihnidir. Deneyimin en üst noktasında Bardo Thodol’un Berrak Işık dediği bilincimizin bu durumu aslında renklerle veya kelimelerle tanımlanamaz. Zira tanımlama, görselleştirme ve duyular devreye girdiğinde ego faaliyeti başlamış olur ve bilincin birliği tanım arayan, deneyimleyen benlik ve tanımlanan, deneyimlenen nesne olarak bölünerek dualite yaratır. Bu aşamada kişinin deneyimi rasyonalize etmeden, anlamaya çalışmadan, görsel ve duyusal olan dış gerçekliğe kendini kapatıp bilinçle birleşmesi ve boşluğu dönüştürmeden tanıması (11) esastır. Burası kişinin Bilincinin tam farkındalık ve uyanma halidir.
Bardo Thodol Talimatları Birinci Bardo’da bilincin bu halini tanımladıktan sonra şöyle devam eder:
“The Void is not nothingness.”
Boşluk hiçlik değildir.
“The Void is beginning and end itself.”
Boşluk başlangıç ve sonun kendisidir.
…
“Your own consciousness, not formed into anything,
Senin kendi bilincin, hiçbir şeye dönüşmemiş olan,”
“No thought, no vision, no color, is void.”
Düşüncesiz, görselsiz, renksiz, boştur.
Düşünceden arınmış sinir sistemi Bilinci boşluk halinde deneyimleme potansiyeline sahiptir. Bu potansiyel hayatta ve zihin bir bedene bağlıyken psikedelik deneyim, derin meditasyon veya ölüme yakın deneyimler veya hayatın sonunda ego ölümü (nihai ölüm) aracılığıyla ortaya çıkar. Yeri gelmişken belirtelim Tibet Budizmi açısından bu ikisi farklı değildir. Zira ölüm de yaşam gibi bir illüzyondur. Sadece geçici olan beden ölebilir. Bilinç olan metafizik zihin ölemez, kaybolamaz, ebedi ve ezelidir. Ego ölümü deneyiminin gerçekleşmesi metafizik zihnin bedenden ayrılmasıdır. Nihai ölüm ile bir bedene bağlıyken yaşanan ego ölümü arasında, uyanmış zihin açısından bir fark yoktur. Her ne kadar süreç ve deneyim öznel olsa da, ego yitimi hali ortaya çıktığında Bilincin bu hali kişiye göre değişen subjektif (öznel) bir hal değildir. Çünkü bu hal, öznelliğin kaybolduğu egosuz boşluk halidir. Herkes boşluk bilincini deneyimleme potansiyeline sahiptir. Budist metinlerde duyusal varlıkların Buda doğasında olduğu söylenir.
Her canlı bilincin boşluk halini zihinsel olarak kendilik hayaliyle dönüştürerek hayat öyküsüne başlar. Zihnin gördüğü kendilik rüyası, Bilinçte kendini ayrık beden olarak tezahür ettirir. Özünde ayrı olmayan bu iki şey aslında birdir. Ancak ayrık olmayı hayal eden benlik düşüncesi bu hakikati unutarak varlık deneyiminin içine kendisini atar. Bu hakikat ise bilinç dışına itilir. Tibet Budizmi bu durumu her canlının tabi olduğu bir cehalet veya ayrılık illüzyonu olarak niteler. İçine atıldığımız benlik hayalinin yaşandığı dünya formasyonu ise Sanskritçede “Samsara” (Döngü) olarak adlandırılır. Canlının varlık deneyimini yaşaması için bu “cehalet” gereklidir. Bu yüzden bu bilgi, aydınlanmaya (uyanmaya) kadar bilinç dışında tutulur ama kaybolmaz.
Bir filmin oyuncusu olduğunuzu hayal edin. Filmin her sahnesini, oyuncu olduğunuzu ve filmin gerçek olmadığını düşünerek mi oynardınız? Yoksa sahnenin gerçekliğine kendinizi inandırmak için bunun bir film olduğunu geçici olarak da olsa unutmayı mı tercih ederdiniz? Her iki şekilde de film gerçekleşir. Zira bu, her ne kadar öyle görünmese de, bir tercihtir. Burada olmak, benlik düşüncesinin ilksel tercihidir. Benlik düşüncesi bu istemini unutarak (bilinç dışına iterek) (12) benlik rüyasında kendisine bir form bulur. Ancak uyanış deneyiminde artık bilinç veya bilinçdışı diye iki ayrı yer olamaz. Bir başka deyişle uyanmış kişi oynadığı benlik oyununu kendinden saklayamaz. Tam da bu anda uyanışın ilk dersine hazır oluruz. “Ego yitiminin ötesinde bir gerçeklik yoktur”. Yine Bardo Thodol’un ifadesiyle bilincin uyanmış hali metafizik zihnin gidebileceği son noktadır. Bunun ötesinde başka bir dünya, başka bir varlık, veya evren olamaz.
Uyanmış zihin zaten bunun farkına vardığında uyanma tam olarak gerçekleşebilir. Aksi durumda bilinç hemen ego faaliyeti sinyali alarak yeni bir gerçeklik oluşturma evresine geçer. Çünkü varlık fantezisi tezahür etmek zorundadır. Bilinç kendisinden öznel bir varlık olarak ayrılmak isteyen düşünceye itaat etmek zorundadır. Zira ilksel benlik düşüncesi bilincin ilksel bir parçasıdır. Her düşünce kendisine gerçeklik olasılığı bulduğunda bilinçte tezahür etmelidir. Eğer ilksel benlik düşüncesi olmasaydı bir tezahürden de söz edemezdik. İşte Tibet Budizmi’ne göre Bilinci dönüşmeye zorlayan şey bu ilksel benlik oyunu düşüncesidir. Egosuz boşluk ise bu oyunun son bulduğu oyunsuz ekstazi halidir. Mutlak birleşme ayrılma kadar kaçınılmazdır. Her benlik düşüncesi bu birleşme haline geri dönecektir. Çünkü ayrıldığı ilk nokta burasıdır. Başlangıç ve son boşluktur. Arada geçirdiğimiz süre ise Bardo Thodol’e göre ego oyunu hayalidir. Öyleyse hayat bilincin boşluğunda başlayan ve bilincin boşluğunda son bulan ve bu arada geçirdiğimiz sürede edimlediğimiz deneyimler toplamının zihinsel hayali, evren ise bu oyunun oynandığı sahnenin hayalidir. Ancak bu boşluk hali ve farkındalık uzun süre devam ettirilemez. Metafizik zihin karmik halüsinasyon evresine geçerek, kendisine beden hayal etmeye başlar. Bazı lamalar bu durumu iğne üzerinde dengede duran iğneye benzetir. Dengede duran iğne (benlik düşüncesi) bir süre sonra bir tarafa doğru eğilmeye başlar. Egonun ağırlığı yavaş yavaş bilinci dönüştürmeye ve yeni bir form arayışına sevk eder. Egosuz boşluk ekztasine alışık olmayan kişinin bilinci burada kalma gücünden yoksundur. Karmik eğilimler (ör. oyun arzusu) bilinç ilkesini, kişilik düşünceleri, ve kişisel varoluş düşüncesiyle gölgeleyerek ikillik (dualite) yaratır. Bu şekilde bencil oyun arzusunun ateşinin sönmesi ile açığa çıkan “Nirvana” durumu kaybolmaya ve hayat çarkı yeniden dönmeye başlar.
Boşluk durumunu devam ettiremeyen benlik düşüncesi sırasıyla 2. Bardo (Chonyid Bardo)’ya ve nihayetinde ego düzlemine yeniden giriş hali olan 3. Bardo – Sidpa Bardo’ya geçer. Gerçek ölüm durumunda 3. Bardo yeniden doğuş durumuyken psikedelik deneyimde bağlı bulunan bedene ve kişiliğe ve onun içinde bulunduğu ego oyununa kaldığı yerden (ama uyanmış olarak!) geri dönüş halidir. Bardo Thodol’e göre bu üç bardo sonsuz bir döngüdedir. Tibetli rahipler benlik düşüncesinden özgürleşmek için yıllar süren odaklanma (derin meditasyon) ve duyusal algıyı köreltme çalışması yaparlar. Ancak benlik düşüncesinden özgürleşmenin bir garantisi yoktur. Bugün Budizm’de kendini bu yola adamış kişilere Buda’nın öğrencileri anlamında “Sanga”, kendilerini adadıkları yola da “Dharma” denilmektedir.
Rehberin yazarları Bardo Thodol’deki talimatların psikedelik deneyim sırasında yolcuya başında sırasıyla geçirdiği evrelere göre okunmasını tavsiye eder. Bunun dışında rehber kişi deneyim sırasında sessiz kalmalı ve deneyime müdahale etmemelidir. Bugün psikedelik deneyim bu şekilde uygulanmamaktadır. Festivallerde bu deneyime katalizör olacak psikedelik trans müziği ile uygulanmaktadır. Psikedelik Trans müziğinin keşfi psikedeliklerin bu şekilde deneyimlenmesi ile eş zamanlıdır. Zira bu müzik İsrailli DJ’ler tarafından salt bu deneyimi kolaylaştırmak için üretilmeye başlanmış, yine bu DJ’lerin Goa’ya giderek bu festivalleri düzenlemeye başlamasıyla da bir gelenek haline gelmiş ve dünyaya yayılmıştır. İsrailli DJ’ler bu müzikte kullanılan güçlü basların ve BPM dediğimiz dakikadaki vuruş sayısının çok fazla olmasının (140 BPM ve üzeri) deneyimi kolaylaştırdığını fark etmişlerdir. Normal şartlarda sürekli farklı düşünceler üretme eğiliminde, uçucu olan ve stabil, sabit olmayan metafizik zihin yüksek BPM’de başka bir düşünceye kayamaz ve sadece müziğe odaklanır. Tibet Budizmi’nde Şamata denilen tek nesne odaklı meditasyon burada psikedelik müzik sayesinde kolaylaştırılmış olur. Müzik sırasında müzikle dans edilmesi ise benlik düşüncesinin bırakılmasına ekstra kolaylık sağlar. Çünkü hareket zihni an’a çeker. Goagil bu sebeple “Dans aktif bir meditasyondur” demiştir. Goagil yine bu festivallerin “iyi karmada farkındalığa ulaşmak” için yapıldığını söyler.
İyi karma, pozitif düşünce ve eylem bu deneyim sırasında son derece önemlidir. Bilinç açısından bizim düşüncemizi iyi, kötü, negatif ve pozitif olarak ayırt eden bir filtre yoktur. Bilinç zihinde oluşan her düşünceyi filtresiz olarak tezahür ettirmeye çalışır. Bu anlamda filtreyi uygulaması gereken kişi düşüncenin sahibidir. Bir zen sözü “zihnini kontrol et, kaderini kontrol et” der. Kader diye adlandırdığımız tüm fenomenlerin tohumu zihinde atılır. “Bilinçdışını bilinç yapana kadar bilinçdışı hayatını yönlendirecek (yönetecek) ve buna kader diyeceksin” (13) diyen C.G. Jung’a yukarıda sözü geçen Rehber Kitabın önsözünde övgüyle atıfta bulunulması boşuna değildir. Zira insanlık tarihinde kolektif bilinç dışından ve etkilerinden ilk defa bahsederek bugünkü bilinç çalışmaları literatürüne çok önemli katkılarda bulunmuştur.
“Psikedelik” kelimesinin nasıl türetildiğinden de biraz bahsetmek gerekir. İlk defa Humphry Osmond tarafından Aldoux Huxley ile yaptığı bir yazışma sırasında bu deneyime bir isim ararken kasıtlı olarak bu deneyim için üretilmiş ve sonrasında literatüre yerleşmiştir. Yunanca da psike (ruh) ve “deloun” (tezahür, açığa çıkma, zahir veya görünür olma) kelimelerinin birleşmesinden türetilmiş ve yaygınlaşmıştır. Her ne kadar psike kelimesini ruh olarak çevirsek de aslında psike Tibet Budizmi’ndeki metafizik zihin veya Türkçedeki psişeye daha uygundur. Henüz Türkçeye tam bir tercümesi yapılmamıştır. İngilizcede “Mind Manifest” olarak tercümesi yapılan kelime “Zihin Tezahürü” veya “Ruh Tezahürü” olarak tercüme edilebilir. Konu, tercümeye ve etimolojiye ilgi duyan kişilerin yaratıcılığına ve bilgisine açıktır. Deneyimin özü açısından psikedelik deneyim metafizik zihnimizin tezahür etmesi, açığa çıkması, kendini açık etmesidir. Tibet Budizmi’nde ruh kelimesi kullanılmaz. Bunun sebebi “ruh” kelimesinin Hinduizm’de ve semavi dinlerde değişmez bir benlik durumuna atıfta bulunmasıdır. Halbuki Budizm’de benlik düşüncesi sürekli değişen, dönüşen, evrimleşen bir tezahür halindedir. Tezahür etmediğinde ise kendiliksiz bilincin boşluk halini deneyimler. (14)
Yukarıda adı geçen rehberle Psikedelik literatüre ve “Be Here Now” (‘Şimdi Burada Ol’) adlı kitabından çokça esinlenen kişisel gelişim dünyasına büyük katkılarda bulunan ve 22 Aralık 2019’da vefat eden Richard Alpert veya bilinen yaygın ismiyle Ram Dass’a saygı ve teşekkür mahiyetinde, onun sözleriyle bu cümledeki “ev” (15) kelimesiyle bilincin boşluk haline yaptığı göndermeyi hatırlatarak bu yazımıza veda edelim. “Birbirimizi eve götürüyoruz”. (16)
(1) “Buda” kelimesi her ne kadar pek çok kaynakta tarihsel Siddharta Gautama’ya atfedilerek kullanılsa da Bardo Thodol ve Tibet Budizm’inde her kişinin kavi olduğu aydınlanmış bilinç durumunu ifade etmek için kullanılır. Bu bilinç durumuna ulaşan kişi buda (uyanmış) olur.
(2) Hinduizm Budizm’den çok daha eski ve kökleri Vediklere ve Upanişadlara dayanan arkaik bir dindir. Buda’dan çok önce Hindistan’da Vedikler bilincin döngüsel halini keşfetmişler, çakralarla yaptıkları çalışmalarla beden-zihin-bilinç ilişkisini binlerce sayfalık metinlerde açıklamışlardır. Budizm Hindistan’da yaygınlaşmaya başladığında Hinduizm ile Budizm arasında ciddi bir rekabet olmuştur. Ancak Hinduizmin tanrısal motiflerle Hint kültürüne has bir şekilde oluşması, etno kültürel olarak kalmasına yol açmışken, Bilinç ve insan psişesinden bahseden Budizm dünyada ve Batıda yaygınlaşarak günümüzde evrensel bir nitelik almıştır.
(3) “Intermediate State”
(4) “Bilinç” İngilizcedeki karşılığı olan “Consciousness” olarak okunmalıdır. Tözsel varlığı ve salt saf zihni ifade eden “Bilinç” kelimesi günümüzde bu anlamıyla yaygın olarak kullanılmaya başladı. San Francisco’da California Institute of Integral Studies üniversitesinde “Consciousness” adıyla bir bölüm açılmıştır.
(5) “First Bardo: The Period Of Ego-Loss Or Non-Game Ecstasy“
(6) “Bardo Thodol” Tibetçede “Liberation from Bardos through hearing”, bardolardan duyma yoluyla özgürleşme demektir. “Ölüm” kelimesi içermez.
(7) “The Psychedelic Experience: A manual based on the Tibetan Book of the Dead”, Timothy Leary, Ph.D., Ralph Metzner, Ph.D., & Richard Alpert, Ph.D., 2007 (6th ed.), NewYork Citadel Press
(8) Erowid Online Kaynak Link
(9) “Ego” kelimesi burada ve Bardo Thodol’de “benlik” düşüncesi ile değişmeli olarak kullanılmıştır. Negatif bir anlam içermez. Her varlık ego düzeyini deneyimleyerek var olur. Günümüzde sıkça negatif anlamlar yüklenerek kullanan “ego” kelimesi ile karıştırılmamalıdır.
(10) “Game existence”
(11) “Recognition”
(12) Buradaki “Bilinçdışı” psikolojideki insan bilincinin algılanabilir ve duyumsanabilir alanının dışında kalan alan olarak kullanılmıştır. Yazıda kullanılan ve her şeyin kendisinden doğduğu Budizm’deki anlamıyla Bilinç’in bir dışı veya içi olamaz.
(13) “Until you make the unconscious conscious, it will direct your life and you will call it fate”, Carl G. Jung.
(14) Bilincin boşluk hali için çok sayıda kelime kullanılmıştır, “Nirvana, Samata, Samadi, Sunyhata, realization of emptiness”, deneyimleyen kişi açısından ise “enlightenment (aydınlanma), liberation (özgürleşme)” kelimeleri karşımıza çıkar.
(15) “Ev” ile her benlik düşüncesinin nihayetinde döneceği boşluk ve birlik hali kastedilir.
(16) “We are walking each other home”.
Yazar: Birkan Bilici
1 Comment
Katkılarınız için teşekkürler