Bir önceki yazımızda Göbekli Tepe’nin inşa edilmesinde öncü olduğu düşünülen şamanların sahip oldukları derin kozmik kültürlerini ve perspektiflerini bu sütunların inşasıyla nasıl yansıtmaya çalıştıklarından bahsetmiştik. Elbette bu konu hakkındaki tartışmaların ve bakış açılarının birçoğu, buranın tam 12 bin yıl önce inşa edilmiş olması dolayısıyla teoriden öteye de gidememektedir. Ancak gördüğümüz bir şey var ki; o da ilk kez Mezopotamya’nın bu bölgesinden bize aktarılan kimi kültür ve sembollerin Göbekli Tepe ile birlikte ardından gelen hatta Mezopotamya’ya hayli uzak olan kimi medeniyetlere kadar yayılarak devam ettiği.

Göbekli Tepe’nin inşasına öncü olan ve belirli aile gruplarına ait gibi görünen bu “şaman seçkinler” muhtemelen ilk şehir devletleri olan Sümer, Akkad, Asur ve Babil uygarlıklarından oluşan, Mezopotamya ovasına hükmeden tanrı kralların da öncüleriydi. Göbekli Tepe’nin terk edilmesinden sonra bile buranın hatırası Neolitik çağın sonraki yarısında ortaya çıkan Halaf ve Ubaid halkları arasında yaşamını sürdürdü. Birkaç Ubaid mezarlığında bulunan yılan başlı kil figürlerinde temsil edilenler de bu büyük atalar olduğu düşünülmektedir. Yılan evrensel olarak doğum, yeni hayat, dönüşüm, kozmik yaradılış ve ilahi bilgi ve bilgeliğin sembolüdür.

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II
Göbekli Tepe 43 nolu sütunda yer alan akbaba figürünü Çatalhöyük’teki kazılarda da çok iyi şekilde görmekteyiz.

Araştırmacıların üzerinde uzun süre çalıştıkları Göbekli Tepe’deki 43 numaralı sütundan önceki yazıda bahsetmiştik. Akbaba Sütunu adı verilen dikili taşta (sütun 43) 3 adet yırtıcı kuş tasvir edilmektedir. Bu sütunda aşağıda kafası olmayan bir adama ve kanadının üstünde bir yuvarlak olan bir akbabaya rastlanır. Bu semboller MÖ 7400 ve 6200 yılları arasında tarihlenen Neolitik Kent Çatalhöyük’ te karşılaştığımız sembollerin de aynılarıdır. Çatalhöyük, dünyada kabul edilen tarımın yapıldığı ilk şehirdi ve Göbekli Tepe’nin batısında Konya civarında bulunmaktadır. Çatal Höyük’te de sonraki dünyaya göç eden kişinin ruhuna eşlik eden akbaba fresklerini görüyoruz ve ayrıca şamanik ritüeller için akbaba formunu alan şamanların fresklerini görüyoruz; öteki dünyayla temas kurmak ve oraya yolculuk yapmak gibi. Bu akbaba kültürü İran’da Zerdüştler arasında da çok yaygındır. Ermeni ve Hint kültüründe de yer aldığı görülür.

Göbekli Tepe’de 43 nolu sütunda yer alan yapıların Samanyolu’ndaki Büyük Yarık ve Kuğu takımyıldızında yer alan Deneb yıldızı ile ortak ilişkisi, yine Maya takvimiyle paralellik gösteren presesyon şifresi Göbekli Tepe’nin kozmik bir anlamı olabileceğini düşündüren bir başka detaydır. Daha önceki yazıda da bahsettiğimiz üzere bu konudaki en önemli kanıt ise, Deneb yıldızına göre konumlandığı iddia edilen yapıların inşa tarihlerinin Samanyolu’ndaki bu yıldızların radyokarbon yaşı itibariyle o günkü konumlarıyla paralellik göstermesiydi.

Gördüklerimiz Nuh Tufanı’ndan kaçan Kayıp Atlantis Uygarlığı’nın bize aktarmaya çalıştıkları mı?

Göbekli Tepe hakkındaki değinilmeden geçilmeyecek diğer bir teori de Nuh Tufanıyla ortadan kaybolan Atlantis Uygarlığı’ndan kaçan şaman elitlerin medeniyet bilgilerini deniz aşırı yolculuklar ederek buradaki insanlara ulaştırdığı ve bunu Göbekli Tepe’de anıta dönüştürdüğü yönündedir. Tüm kutsal kitaplarda yer alan bu olayın dini açıdan anlatılışı ve yorumlanmasını bir kenara bırakırsak, gerçekten böyle büyük bir olay gerçekleşmiş olabilir mi? Kanıtlanması sadece dinsel bir öykünün doğrulanması değil aynı zamanda, insanlık tarihine ait bildiğimiz her şeyin baştan aşağı değişmesine sebep olabilir.

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II

Kayıp Atlantis uygarlığı ile ilgili bilgiler en başta Platon’un Timaios’unda geçmektedir. Efsanelerde anlatılan kayıp kıta Mu’nun öyküsü de işte burada başlıyor. Aynı eserde gök taşlarının düşüşünü ve tufanı işaret eden “ateş ve su” kavramları dikkat çekicidir. Yaklaşık MÖ 12000 civarlarında gerçekleşen bu olay sonucunda kıtadan ve ada kolonilerinden kaçarak kurtulabilen az sayıdaki insan, bugün medeniyetin beşiğini oluşturan Mısır, Mezapotamya, Hindistan ve Güney Amerika’daki çeşitli bölgelere yerleşmişler ve sahip oldukları bilgiyle buralarda yeni uygarlıklar kurmuşlardır. Özellikle Mısır ve Sümer uygarlıklarının doğuşu direk olarak bu göçlerle ilişkilendirilmektedir.

Tabii ki anlatılanlara göre bu yeni kurulan uygarlıklar, büyük bir felaket sonucu yok olan, teknolojik ve kültürel açıdan ileri Mu Medeniyeti’nin devamı olmayacak kadar sönüklerdir. Mısır’da bulunan Edfu yazıtlarında da gökyüzünden gelen yılanın saldırısının (kuyruklu yıldız düşüşü olabilir) tanrıların kadim dünyasını sular altında bıraktığı belirtilmektedir. Babilli Berossos’un yazdığı eserde ise yedi Apkallu (Bilge) olarak adlandırılan kişilerin tufandan önce yaşanmış medeniyeti getirdikleri, insanlığa ahlak ilkelerini, sanatı, zanaatı ve tarımı veren, mimarlık, inşaat ve mühendislik becerilerini öğreten kişiler olarak resmedilmektedir. Hanok’un kitabında da insana benzeyen boyları çok uzun Gözcüler‘den bahsedilmektedir.

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II

Ortak inanış, kadim bilgilere sahip olan bu kişilerin tufanla kaybolan medeniyetin bilgilerini, hayatta kalarak, deniz yoluyla dünyanın birçok bölgesine ulaştırdıkları yönünde. Okyanusun ortasındaki Paskalya Adası’nda bulunan Moai Heykelleri ile Göbekli Tepe’de orta kısımda yer alan T şekilli, elleri önden bağlı insan figürlerinin benzerliği başka nasıl açıklanabilir? Göbekli Tepe’de bulunan obsidiyen parçaları, hassas yongalama tekniği, yaprak uçlu mızraklar gibi teknolojileri bulunan Kuzey Avrupa düzlüklerindeki ren geyiği avcılarının bu bölgeyle bağlantılı olabileceğini düşündürmektedir. Lascaux mağarasındaki kozmik anlatının mimarı olduğu düşünülen Soluetrean kültürünün, Swiderian kültürü gibi taşıyıcı kültürler aracılığı ile kuzeyden güneye doğru ilerlediği iddia edilmektedir.

Yaklaşık olarak bundan 12 bin 800 yıl önce dünya, 10 bin yıl sürmüş olan buzul çağından ani bir gök taşı yağmuruyla çıkarken, kısa bir küresel ısınmanın ardından “Genç Dryas” olarak adlandırılan ve bin 200 yıl süren, bir öncekine göre daha kısa ama çok daha soğuk bir dönem geçirmişti. Bu dönemden bir önceki yazıda da bahsetmiştik. Göbekli Tepe’nin hikâyesi de işte Genç Dryas döneminden sonraki dönemde, yani MÖ 9600 yılında başlayan yeni küresel ısınma ve sel felaketlerinden sonra başlamaktadır. Dolayısıyla MÖ 10 bin 900 yılında dünyaya çarpan ve tüylü mamutların neslini tüketerek Genç Dryas denilen buzul çağını başlatan kuyruklu yıldızın etkisinin Göbekli Tepe’nin inşasına neden olmuş olabileceği yönünde de çok ciddi teoriler var.

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II

Tüm bu iddialar ışığında bakıldığında T şeklindeki merkezi yapılar o bölgedeki tufan sonrası gelen daha üst kültüre ya da kadim bilgeliğe sahip kişileri tasvir etmek için mi yapıldı? Yoksa sadece o bölgede yaşayan avcı-toplayıcıların ava hazırlık, avın kutsanması, avın azaldığı dönemlerde adaklarını adadıkları, kurban kestikleri dini mekanları mıydı? Ya da taşların üzerindeki çok sayıdaki hayvan figürüne bakıldığında, tufan sonrası da dikkate alındığında gerçekten de Göbekli Tepe Nuh Tufanının anıtlaştırılmış hali olabilir mi? Dört kutsal kitapta da Nuh Tufanı diye anlatılan olayın bu kuyruklu yıldızın yarattığı etkinin bize aktarımı olabilir mi?

Zira tufanın bu kutsal kitaplardaki mistik anlatımı tam da o dönemdeki insanların bu küresel çaptaki olayı ve sonrasındaki değişimleri yorumlama biçimi gibidir…

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II

Göbekli Tepe’nin “Cygnus Gizemi” felaketlerin ardından var olan Aborjinlere kadar uzanmış

Göbekli Tepe’deki ilginç sütunlarda geçtiğimiz yılın sonlarına doğru bir gizeme daha rastlandı. Semboller üzerine bağımsız araştırmacı ve bilim insanı Bruce Fenton, Göbekli Tepe ve Avustralya’daki Arnhem Land bölgesinde kültürler arası analizler gerçekleştirdi. Araştırmayı yapan Fenton, iki bölgede çok sayıda benzer sembollere ve motiflere rastladı. Gerçekten Göbekli Tepe insanları ve Aborjinler arasındaki bu benzerlikler o kadar fazladır ki bunlar artık bambaşka araştırmaların konusu olmuştur.

Fenton’a göre Göbekli Tepe’deki işleme ve oymalar, büyük felaketleri önlemek için yapılan şamanizm teşebbüslerini resmediyor. Fenton, Göbekli Tepe’nin Genç Dryas döneminde “tanrıyı yatıştırmak” için inşa edilmiş olabileceğini düşünüyor. Hatta buranın Aborjinler tarafından inşa edildiğini ortaya atacak kadar iddia sahibi. Göbekli Tepe’de bulunan çizimlerin genellikle hayvanlar olmasının sebebinin ise şamanların birçoğu nesli tükenmiş olan canlıların ruhlarını çağıran önemli bir çabayı temsil ettiğini düşünüyor. Göbekli Tepe’deki sütunlarda bulunan bazı sembollerin aynısını Aborjinlerin de kullanması, Aborjinlerin kullandığı bilinen “churinga” taşlarından kalıntılar tespit edilmesi Fenton’u bu düşüncelere iten en önemli bulgular.

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II
Soldaki görselde yer alan Göbekli Tepe’deki 28 nolu sütunun üzerinde görülen sembolün aynısını sağdaki görselde görüldüğü gibi Avustralya Aborjininlerinin de kullandığı görülmüştür. Bu sembol ”iki insanın bilgilerini paylaşmak için bir araya gelmesi” anlamına geliyor. Yukarı Nil’den geldiği tahmin edilen elit şamanlar ile Swiderianların burada buluştuğu tezi işte bu sembolle de çok güçlenmektedir.

Avustralya kıtasındaki felaketlerin ardından, tohumlarını kayıp bir Aborjin-Avustralya küresel kültürünün ektiği kültürel yeni medeniyet filizleri doğdu. Aborjinler bu ilk Avusturalya kültürünün gizli tarihini kuyruklu yıldız etkileri, Güneş Sistemi fırtınaları ve soykırımlara rağmen taşıdılar. Bugün modern Avustralya kültürü onlara çok şey borçlu. Aborijinli Avustralyalıların kutsal sanatı, Göbekli Tepe’nin ve Aborjin Avustralya’nın inşaatçıları arasında son birkaç kültürel bağlantı sağlar.

Yingarna, Aborijin mitolojisindeki (Dreaming Lore) güçlü varlıklardan biri olan, bir gökkuşağı yılanının dişi, insansı bir tanrıdır. Göbekli Tepe’de keşfedilen tek kadın figürü ile Avustralya’nın Arnhem bölgesinde bulunan Yingarna’nın tasvir edildiği bir kaya resim arasında büyük bir benzerlik var. Bu iki görüntü arasındaki benzerlik son derece dikkat çekicidir; bacak ve göğüslerin aynı şekilde konumlandırılması, kadın cinsel organının karikatürize abartılması ve açıkça insanlık dışı kafalar ile benzer duruşlar birbirini hatırlatıyor. Fenton’un tespit ettiği benzerlik yalnızca bu değil. Fenton ayrıca Avustralya Aborjinlerinin kültürlerinde yer alan “chruinga” taşları ve kutsal objelerin benzerlerine Göbekli Tepe’de de rastladı. Aborjin kültüründe yer alan halka çizimleri su kanallarını ve yollarını göstermek için kullanıyor. İşte bu chruinga taşlarının üzerine çizilen halka çizimlerin benzerleri Göbekli’deki sütunlar üzerinde de bulunuyor.

Göbekli Tepe şamanlarının derin kozmik kültürü II

İşte Göbekli Tepe bu şekilde Genç Dryas olayının ardından bölgedeki yerli halklar ile elit şamanlar arasındaki etkileşimle aniden inşa edilmesiyle beraber birçok sırrı da içerisinde barındırmaktadır. Göbekli Tepe yalnızca birer anıt taşlardan ibaret bir alan değil, kozmik anlamı son derece derin bir kültürün ürünüdür. İnşasından 12 bin yıl sonra, bugün, bu gizemleri hâlâ anlamaya çalışıyoruz ve buranın neden inşa edildiğine dair teoriler geliştiriyoruz. Kim bilir belki de Göbekli Tepe’nin bu kozmik ve kültürel gizemlerini kavramamız demek nihai sırrımızın ne olduğunu, ölümlüler olarak ruhumuzun bedenden ayrıldıktan sonra gideceği bir yer olup olmadığını, Cennete girip kendimiz gibi melekler olup olamayacağımız gibi sırları kavramamızı bile sağlayacaktır.

10.06.2019’dan itibaren ruhu yıldızlara yolculuk eden arkadaşımız YILDIRIM SELİM ÖZERSİNCİ anısına…

Devamı yakında yayınlanacak…

Kaynak:
1. http://andrewcollins.com/page/articles/Go_Tep_launch.htm
2. http://metinakgun.wordpress.com/2018/05/08/gobekli-tepe-en-
3. http://earth4all.net/a-global-aboriginal-australian-culture-the-proof-at-gobekli-tepe
4. http://kosulsuz-sevgi.com/guncel-mesajlar/gobekli-tepe-
5. http://gazetebilkent.com/2018/01/16/iskenderden-once-dun