Bundan birkaç ay önce bir arkadaşım vasıtasıyla ilginç biri ile tanışmıştım. Ankara’da Bestekar Sokak’ta bir kahvecide sohbet etmek için buluştuk. Aslında bu yazıyı çok daha önce paylaşmam gerekiyordu ama ancak yetiştirebildim. Belki de zamanı bu an! Gel gelelim bu ilginç isme: Stefan Karl Baur!

44 yaşındaki Stefan, Mekke’ye ulaşmayı hedefleyen bir gezgin ama hikâyesi pek bu kadar yalın değil. Önceden bilişim danışmanlığı yapan Stefan’ın bu yolculuğa karar vermesindeki etken ülkesinde onu iflasa kadar sürükleyen borçları. Mahkeme günü duruşmaya gitmiyor ve onun için yakalama kararı çıkartıyorlar. Kendisi ise çoktan yurtdışına çıkıyor; bu yeni durumları da kızından öğreniyor. Ne yapsam diye düşünürken, Mekke’ye barış yolculuğı düzenlemeyi ve yaşadıklarını günlüğüne yazmaya karar veriyor. Bunu kitaplaştırarak ve belki filmleştirerek para kazanmak istiyor.

Stefan Karl Baur: “Haberler hep İslam’a karşı”

Kendisini bir barış aktivisti olarak tanımlıyor ve bu seyahatini “Mekke’ye barış yolculuğum” diye isimlendiriyor. Yolculuğuna 3 Ekim 2017 yılında, Nürnberg başlamış. Bizim buluştuğumuz andan itibaren Mekke’ye 1,5 sene içinde varabilmeyi hedefliyor. Neden Mekke’yi seçtiğini sorduğumda: “Çünkü para kazanmak istiyorum. Nasıl para kazanabilirim diye düşünüyordum. Almaya’daki haberler genelde anti-İslam yönünde. Bunlar gerçekten de İslam’a karşı anti propoganda şeklinde. Ben de Almanya’ya, Batı’ya iyi şeyleri göstermeye karar verdim. Mesela; Müslümanlar beni aç bırakmadı. Türkiye gördüğüm en misafirperver ülke benim için” diyor.

Seyahatinin yüzde 90’ını yürüyor. Her yerde uyuyor. Gittiği yerin dilini öğrenmeye çalışıyor. Her zaman bir yol olduğunu söylüyor. Tüm dillere ve kültürlere saygı duyuyor. Karşısına çıkanlara “Ben ve çantam… Sadece suya ve ekmeğe ihtiyacım var. Misafir olarak geliyorum” diyor. Ne gördüyse, yaşadıysa, konuştuysa yazıyor. Şimdiye kadar yazdığı defterleri görseniz şaşarsınız. Tüm sayfalar tüm köşesine kadar dolu ve inci gibi yazılmış. Çoktan birkaç serilik kitap yazmış bile.

Kimse ona ulaşamıyor

Parası yok, internet kullanmıyor, telefon kullanmıyor, arabası veya evi yok! “Parasız seyahat ediyorum ama bazen para hediyeleri alabiliyorum da. Onları biriktirdim ve kendime yeni bir ayakkabı aldım.” Bir mail adresi veya telefonu yok. Arkadaşım benim telefon numaramı ona vererek, kendisi beni herhangi bir yerden aradı. Eski zamanlardaki gibi saat ve yer belirledik. Ona ulaşmak istesem kesinlikle ulaşabileceğim bir kanal yok. O an sohbet ettik ve bitti lakin onda yüzlerce insanın iletişim numarası var. Tanıştığı kişilerin iletişim bilgilerini, kartlarını toplamayı da unutmamış. Herkes de içinden geçenleri onun defterine bilgileriyle birlikte not etmiş.

Müslüman olmadığını ama Müslümanların onu hiçbir zaman aç bırakmadığını söleyen Stefan, sadece evrene güvendiğini de ekliyor. “Eğer bir sorun varsa birçok çözümü de var, bu çözümlerden birini bireysel olarak bulmam gerekir. Bu muhteşem bir şey benim için.” 

Türkiye’deyken Tanıl Bora ile de tanışmış. Hatta günlükleri üzerine konuşmuşlar bile. Bu olayı da ülkemizde yaşadığı en güzel anısını anlatırken ekliyor: “Geçtiğimiz günler Ankara’da yaşayan bir kadınla güzel anılarım oldu ama iki gün önce bunun yürümeyeceğine karar verdik. O da günlük yazıyor ve biz, Tanıl Bora ile tanıştık. Kendisi ile kitabımın belki basılması üzerine görüştük.”

Mekke’ye ulaşmak istiyor.  Bununla birlikte “Mekke’ye ulaşmak istiyorum. Ama sloganım ‘Her yer Mekke” (Mekke is Anywhere). Ankara da bir Mekke’ diye vermek istediği mesajın altını da çiziyor.

Mekke’ye vardığında ilk ne yapmak istersin diye soruyorum. “İlk işim bir hafta uyumak olacak” diye cevaplıyor.

Şimdi kim bilir nerededir…

Dünya küçük. Görürseniz benden selam söylersiniz.