Çinli anneler başarılı çocuk nasıl yetiştiriyor?

Çocuk yetiştirmek gerçekten ama gerçekten büyük bir sorumluluk. Kimisi birçok açıdan Dünya’ya şanslı geliyorken kimisi ne yazık ki… Her aile kendi yöntemlerine ve imkânlarına göre çocuk yetiştiriyor. Yani tek bir model yok. Lain merak konusu olmuş ki “Çinli anneler nasıl başarılı çocuk yetiştiriyor?” sorusunun cevabını aranmış. Yale Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörlerinden Amy Chua da Çin annelerini anlatarak bu konuyu aydınlatmak istemiş.
2011 yılında Wall Street Journal‘da yazısı paylaşılan Amy Chua‘nın yöntemleri bazı noktalarda hoşuma gitmese de kimi yerlerde de katıldığımı dile getirmem gerek. “Fakat bir ebeveyn olarak, çocuğunuzun özsaygısı için yapabileceğiniz en kötü şeylerden biri pes etmelerine izin vermektir. Güven oluşturmak için yapamacağınızı düşündüğünüz bir şeyi yapabilmenizden daha iyi bir şey yoktur.”
Yazı kimi kimi “Binicem üstüne vurucam kırbacı” tadında geyiklere yol açsa da önemli psikolojik ve sosyolojik analizleri bizlere sunuyor.
Birçok insan, Çinli anne-babaların klişeleşmiş başarılı çocukları nasıl yetiştirdiklerini merak ediyor. Bu kadar çok matematik ve müzik dahisi çocuklar yetiştirebilmek için neler yaptıklarını, aile içinde nasıl eğitim verdiklerini ve bunu yapıp yapamayacaklarını merak ediyorlar. İşte kızım Sophia ve Louisa’nın asla yapmalarına izin vermediğim şeyler:
“Çin annesi” tanımını yoruma açık olarak kullanıyorum. Aynı bu şekilde Hintli, Jamaikalı, İrlandalı ve Ganalı aileler de tanıyorum. Bununla birlikte Batıda doğmuş Çinli bazı annelerin bu sistemi kendi seçimleri ile veya başka bir nedenle uygulamadıklarını da gördüm. Aynı zamanda Batılı ebeveyn terimini de yoruma açık olarak kullanıyorum çünkü Batılı ebeveynlerin her çeşit versiyonu var.
Yine de Batılı ebeveynler katı olduklarını düşündüklerinde bile Çinli anne olmaya yaklaşmazlar. Örneğin; kendilerini katı gören Batılı arkadaşlarımın çocukları her gün 30 dakika veya en fazla bir saat pratik yapıyor. Çinli bir anne için ilk saat kolay olanıdır. İki ve üçüncü saat gittikçe zorlaşır.
Kültürel klişeler konusundaki titizliğimize rağmen, ebeveynlik söz konusu olduğunda Çinliler ve Batılılar arasındaki belirgin ve ölçülebilir farklılıkları gösteren tonlarca çalışma var. 50 Batılı Amerikalı annenin ve 48 Çinli göçmen annenin katıldığı bir çalışmada, Batılı annelerin neredeyse yüzde 70’i ya “akademik başarının vurgulanması çocuklar için iyi değil” ya da “ebeveynlerin, öğrenmenin eğlenceli olduğu fikrini teşvik etmesi gerektiğini” söyledi. Aksine Çinli annelerin yüzde sıfıra yakını bu şekilde düşünüyordu. Bunun yerine Çinli annelerin büyük çoğunluğu, çocuklarının “en iyi” öğrenci olabileceklerine inandıklarını söyledi. Onlara göre, “Akademik başarı başarılı ebeveynliği yansıtıyor” ve eğer çocuklar okulda başarılı olmazlarsa “sorun” vardır ve ebeveynler “işlerini yapmıyorlardır”. Farklı araştırmalara göre de Çinli ebeveynler Batılı ebeveynler ile karşılaştırıldığında, çocuklarının gelecek planları hakkında Batılı anne-babalara göre her gün 10 kat daha fazla zaman harcıyor. Buna karşın, Batılı çocukların spor takımlarına katılması daha muhtemel.
Çinli ebeveynlere göre siz iyi olana kadar hiçbir şey eğlenceli değildir. Çocuklar kendi başlarına asla çalışmak istemezler. Çalışmaları gereken herhangi bir şeyde iyi olmaları için kendi tercihlerini geçersiz kılmanız gerekir. Bunun için ebeveynlerin genellikle sabır göstermeleri gerekir çünkü çocuk direnecektir. Başlangıçtaki zorluklar, genellikle Batılı ebeveynleri vazgeçme eğilimine sürüklüyor. Lakin uygun bir şekilde bu yapılırsa, Çin stratejisi erdemli bir çevre yaratır. Vazgeçilmeden yapılan bu uygulama mükemmellik için çok önemlidir; Amerika’da ezbere tekrarlama yeterince önemsenmiyor.
Çocuk bir alanda mükemmelleşmeye başladığında -ister matematik, ister piyano, ister bale olsun- övgü, hayranlık ve tatmin kazanır. Bu kendisinde güven oluşturarak, bir zamanlar eğlenceli bulmadığı aktiviteyi eğlenceli hale getirir. Bu durumda ebeveynin çocuğunun daha fazla çalışmasını sağlamasını kolaylaştırır.
Çinli ebeveynler, Batılı ebeveynlerin yapamadığı şeylerden kurtulabilirler. Bir zamanlar gençken -belki bir kereden fazla- anneme karşı çok saygısız olduğumda, babam öfkeyle beni yerli Hokkien lehçemizdeki “çöp” olarak çağırdı. Bu işe yaradı çünkü gerçekten kendimi çok kötü hissettim ve çok utandım. Fakat kendime olan özsaygıma ya da buna benzer bir şeye zarar vermedi. Benim hakkımda ne kadar iyi düşündüğünü tam olarak biliyorum. Aslında değersiz olduğumu veya bir çöp parçası gibi hissettiğimi düşünmedim.
Bir yetişkin olarak, bir keresinde Sophia’ya aynı şeyi yaptım. Bana karşı son derece saygısızken çöp olarak (İngilizce dilinde söylüyor) nitelendirdim onu. Bunu bir akşam yemeğinde yaptığımı misafirlere söylediğimde ise hemen dışlandım. Marcy isimli bir misafir çok üzüldü, gözyaşlarına boğuldu ve evden erken ayrılmak zorunda kaldı. Ev sahibi arkadaşım Susan ise geri kalan misafirlerle beni rehabilite etmeye çalıştı.
Gerçek şu ki Çinli anne-babalar Batılılar için hayal bile edilemeyecek -hatta yasal olarak harekete geçirilebilecek- şeyler yapabilirler. Çinli anneler kızlarına “Hey şişko biraz kilo ver” diyebilirler. Aksine, Batılı ebeveynler çocuklarına şişman dememek hatta bunun hissiyatını bile vermemek için kılı kırk yarıyorlar. Onlar çocuklarına sağlık hakkında konuşurken, şişmanın ş’sini demezken çocukları yeme bozukluğu ve olumsuz kişisel imaj için hâlâ terapi görüyor. (Bir keresinde Batılı bir babanın yetişkin bir kızına “Güzel ve inanılmaz derecede yetenekli” diye kadeh kaldırdığını duymuştum. Kız sonradan bana kendisini çöp gibi hissettiğini söylemişti.)
Çinli ebeveynler çocuklarına doğru dürüst olmalarını emredebilir. Batılı ebeveynler çocuklarından sadece ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını isteyebilir. Çinli ebeveynler “Sen tembelsin. Tüm sınıf arkadaşların senin önüne geçiyor” diyebilir. Buna karşılık, Batılı ebeveynler başarı konusunda kendi çelişkili duygularıyla mücadele ve kendilerini çocuklarının nasıl dönüştüğü konusunda hayal kırıklığına uğramadıklarını ikna etmek zorundalar.
Çinli ebeveynlerin yaptıklarından nasıl kurtulabilecekleri hakkında uzun uzuna düşündüm. Çin ve Batı ebeveyn zihniyeti arasında üç büyük fark olduğunu düşünüyorum.
İlk olarak, Batılı ebeveynlerin çocuklarının özgüvenleri konusunda son derece endişeli olduklarını fark ettim. Çocukları bir şeyde başarısız olduklarında nasıl hissedecekleri konusunda endişeleniyorlar ve sürekli bir sınavda veya resitalde gösterdikleri vasat performansa rağmen çocuklarına ne kadar iyi olduklarını söylüyorlar. Başka bir deyişle, Batılı ebeveynler çocuklarının ruh sağlığı hakkında endişe duyuyorlar, fakat Çinli ebeveynler ise duymazlar. Çinliler güce ve kırılgan olmamaya bakarak çocuklarından çok daha olumlu bir ruh hali alıyorlar.
Örneğin; eğer bir çocuk sınav sonucu A eksi ile eve gelirse Batılı bir ebeveyn büyük olasılıkla çocuğu övecektir. Çinli bir anne dehşet içinde nefes alıp, neyin yanlış gittiğini soracaktır. Eğer bir çocuk sınav sonucu B ile eve gelirse Batılı bir ebeveyn hâlâ çocuğunu övecektir. Diğer Batılı ebeveynler çocuklarını oturtup, üzüntülerini dile getirecekler, ancak çocuklarının yetersiz ya da güvensiz hissetmeme konusunda dikkatli olacaklar ve çocuklarına “aptal”, “değersiz” ya da “utanç kaynağı” demeyecekler. Kendi içlerinde Batılı aileler çocukları başarısız olduğunda, çocuklarının bir konu hakkında doğuştan yetenekli olup, olmadığı veya testte yeterli başarı gösteremediği veyahut bütün okulda veya müfredatta bir sorun olduğu konusunda kaygı duyarlar. Çocuğun notları iyileşmezse, nihayetinde dersin öğretilme biçiminde sorun aramak veya öğretmenin kimlik bilgilerini sorgulamak için okul müdürüyle bir toplantı planlayabilirler.
Eğer Çinli bir çocuk B alırsa -ki asla olmaz- ilk önce bir çığlık duyarsınız. Yıkılmış Çinli bir anne daha sonra düzinelerce, belki de yüzlerce uygulama testine tabi tutulacak ve A alana kadar çocuğuyla birlikte çalışacaktır.
Çinli anne-babalar mükemmel notlar istiyorlar çünkü çocuklarının bu notları alabileceğine inanıyorlar. Eğer çocukları iyi puanlar alamazsa, Çinli ebeveynler çocuğun yeterince çalışmadığını varsayar. Bu nedenle, standart altı performansın çözümü daima çocuğu suçlamak, cezalandırmak ve utandırmaktır. Çinli ebeveynler çocuklarının bu durumdan utanacaklarını ve ders çıkartabilecek olgunluğa geleceklerine inanırlar. (Çinli çocuklar başarılı olduklarında ise ev mahremiyetinde bol bol, ego şişiren ebeveyn övgüleri de alırlar.)
İkincisi, Çinli ebeveynler çocuklarının onlara her şeyi borçlu olduklarına inanıyorlar. Bunun nedeni biraz belirsizdir ancak muhtemelen Konfüçyüsçü ataya saygı ile ebeveynlerin çocukları için çok şeyi feda ettikleri ve yaptıkları gerçeğinin bir birleşimidir. (Ve Çinli annelerin kişisel olarak eğitim verdiği, çalıştırdığı, sorguladığı ve hakkında ajanlık yaptığı da gerçektir.) Her neyse… Anlayışa göre, Çinli çocuklar ailelerine itaat ederek, onları gururlandırarak ve hayatlarını ebeveynlerine geri ödeyerek geçirmek zorundadır.
Aksine, Batılıların çoğunun çocukların ebeveynlerine kalıcı olarak borçlu olduğu konusunda aynı görüşe sahip olduğunu sanmıyorum. Kocam Jed aslında tam tersi bir görüşe sahip. Bir keresinde bana “Çocuklar ebeveynlerini seçmiyor” dedi. “Doğmayı bile seçmiyorlar. Çocuklara gereken imkânı sağlamak, onlara hayat veren ebeveynlerin görevidir. Çocuklar ebeveynlerine hiçbir şey borçlu değil. Onlar da kendi çocuklarından sorumlu olacaktır.” Bu bana Batılı ebeveynler adına çok kötü bir anlaşmaymış gibi geldi.
Üçüncüsü, Çinli ebeveynler, çocukları için neyin iyi olduğunu bildiklerine ve bu nedenle çocuklarının tüm istek ve tercihlerini onlara bırakmamaları gerektiğine inanıyor. Bu nedenle Çinli kızların lisede erkek arkadaşları olamaz ve Çinli çocuklar kampa gidemezler. Bu nedenle, “Okul oyununda yer aldım! 6 numara köylüyüm. Her gün saat 3’ten 7’ye kadar prova için okuldan sonra kalmam gerekiyor ve hafta sonu bir gezintiye çıkacağım” gibi şeyleri hiçbir Çinli çocuk annesine söyleyemez. Bunu diyen herhangi bir Çinli çocuğa Tanrı yardım etsin.
Beni yanlış anlama. Çinli ebeveynlerin çocuklarını umursamadıkları anlamına gelmiyor. Tam tersi. Çocukları için her şeyden vazgeçerlerdi. Bu tamamen farklı bir ebeveynlik modeli.
İşte Çin tarzı, baskı ile çocuk yetiştirmenin lehine bir hikâye. Lulu, 7 yaşındaydı. İki enstrüman çalıyor ve Fransız besteci Jacques Ibert tarafından “The Little White Donkey” (Küçük Beyaz Eşek) adlı bir piyano parçası üzerine çalışıyordu. Bu parça gerçekten sevimli -ustası ile küçük bir eşeğin, köy yolunda salına salın ilerlediğini hayal edebiliyorsunuz- ama aynı zamanda iki elin, şizofrenik olarak aksak ritimler sürdürmesi gerektiği nden genç müzisyenler için bu parça inanılmaz derecede zor.
Lulu yapamadı. Bir hafta boyunca aralıksız çalıştık, ellerinin her birini ayrı ayrı defalarca çalıştırdık. Fakat ne zaman ellerini bir araya getirmeye çalıştırsak, biri daima diğerine çarptı ve her şey karıştı. Dersinden bir gün önce, Lulu, pes ettiğini söyledi.
“Şimdi piyanoya geri dön” diye emrettim.
“Bana yaptıramazsın.”
“Ah, evet yapabilirim!”
Piyanoya döndü ve Lulu bunu bana ödetti. Yumrukladı, düştü ve tekmeledi. Nota defterini aldı ve paramparça etti. Defteri tekrar birleştirdim ve bir daha asla zarar görmemesi için plastik kapladım. Lulu’nın oyuncak bebek evini arabaya götürdüm ve ertesi gün “The Little White Donkey” parçasını mükemmel şekilde çalamazsa, oyuncağının her bir parçasını Kurtuluş Ordusu’na bağışlayacağımı söyledim. Lulu, “Kurtuluş Ordusu’na gideceğini düşünmüştüm, neden hâlâ buradasın?” diye söylediğinde, onu öğle yemeği, akşam yemeği, Noel ya da Hanuka hediyeleri, 2-3-4 yıl doğum gün partisinin olmaması ile tehdit ettim. Hâlâ yanlış çalmaya devam ettiğinde, bunu yapamadığından gizlice korkutuğu için saçmaladığını ona söyledim. Ona tembel, korkak, rahatına düşkün ve zavallı olmayı bırakmasını söyledim.
Jed beni bir kenara aldı. Lulu’ya hakaret etmeyi bırakmamı söyledi -ki yapmıyordum bile, onu sadece motive ediyordum- ve Lulu’yu tehdit etmenin faydalı olduğunu düşünmedi. Belki de Lulu gerçekten tekniği yapamıyor, belki de yeterli koordinasyona hâlâ sahip değil, ben bu olasılığı düşünmüş müydüm?
“Sadece ona inanmıyorsun” diye suçladım.
“Saçmalama” dedi Jed ve ekledi: “Tabii ki inanıyorum.”
“Bu yaştayken Sophia parçayı çalabiliyordu.”
Jed, “Ancak Lulu ve Sophia faklı insanlar” dedi.
“Ah, hayır, bu değil!” dedim gözlerimi yuvarlayarak. “Herkes kendine göre özeldir” diye alaycı bir şekilde taklit ettim. “Kaybedenler bile kendilerine göre özeldir. Endişelenmeyin, hiçbir şey yapmak zorunda değilsiniz. Ne kadar uzun sürerse sürsün gerekeni yapmaya hazırım ve nefret edilen kişi olduğum için mutluyum. Onların taptığı kişi sen olabilirsin çünkü onlara krep yapıyor ve Yankees maçlarına götürüyorsun.”
Kollarımı sıvadım ve Lulu’ya geri döndüm. Düşünebildiğim her silahı ve taktiği kullandım. Akşam yemeğine kadar kesintisiz çalıştık ve Lulu’nun ne su ne de tuvalet için ayağa kalkmasına bile izin vermedim. Ev bir savaş alanına döndü ve sesimi bağırmaktan kaybettim. Yine de sadece olumsuz gelişmeler var gibiydi ve hatta ben bile şüpheye düşmeye başladım.
Sonra aniden elleri bir araya geldi. Lulu başarmıştı!
Lulu da aynı şeyi fark etti. Nefesimi tuttum. Kararsızca tekrar denedi. Sonra daha güvenli ve daha hızlı çaldı ve hâlâ ritim tutuyordu. Bir dakika sonra Lulu ışıldıyordu.
“Anne bak, bu kolay!” Ondan sonra parçayı tekrar tekrar çalmak istedi ve piyanodan ayrılmadı. O gece, yatağıma uyumaya geldi ve yanıma sokuldu, sıkı sıkı birbirimize sarılıp, ağlamaya başladık. Birkaç hafta sonra bir resitalde “The Little White Donkey“i çalarken anne ve babam yanıma geldiler ve “Lulu için mükemmel bir parça, çok yürekli, onun gibi” dediler.
Jed bile bana bunun için kredi verdi. Batılı ebeveynler çocuklarının özgüvenleri hakkında çok endişeleniyorlar. Fakat bir ebeveyn olarak, çocuğunuzun özsaygısı için yapabileceğiniz en kötü şeylerden biri pes etmelerine izin vermektir. Güven oluşturmak için yapamacağınızı düşündüğünüz bir şeyi yapabilmenizden daha iyi bir şey yoktur.
Asya’daki anneleri, çocuklarının gerçek ilgi alanlarına kayıtsız, abartılı, fazla abartılmış insanlar olarak tasvir eden bir sürü yeni kitap var. Çinli ebeveynler kendilerinin çocuklara çok daha fazla değer verdiğini ve çok daha fazla şeyi feda edebileceklerini kendi içlerinde düşünüyorlar. Çocuklarının hayatlarının kötü dönmesine izin vermekten tamamen memnun görünen Batılılardan daha fazla fedakârlık yapmaya istekliler. Her iki tarafta da bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyorum. Bütün iyi ebeveynler, çocukları için en iyisini yapmak ister. Çinlilerin bunu nasıl yapılacağına dair tamamen farklı fikirleri var.
Batılı ebeveynler, çocuklarının bireyselliklerine saygı duymaya, gerçek tutkularını sürdürmelerine, seçimlerini desteklemelerine ve onlara olumlu pekiştirici ve besleyici bir ortam sağlamaya özen gösterir. Buna karşılık, Çinliler çocuklarını korumanın en iyi yolun, onları geleceğe hazırlayarak neler yapabileceklerini görmelerini sağlamak ve onları kimsenin alamayacağı beceriler, çalışma alışkanlıkları ve içsel güven ile donatmak olduğuna inanıyor.