Amrita Sher-Gil: Hindistan’ın Frida Kahlo’su

Modern Hint sanatının öncülerinden biri olan Amrita Sher-Gil, yerel toplumda yaşayan insanların yoksul hayatlarını canlandırmaya çalışıyordu. Hindistan’ın Frida Kahlo’su olarak anılan bu sanatçı, sanatta modernizmi alt kıtaya taşıdı.
1913 yılında Budapeşte’de doğan Amrita, hayatının bir kısmını burada geçirdi. Ailesinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle daha sonra Hindistan’nın Shimla kentinde yaşamaya devam etti. Amrita’nın annesi Macar bir operacıydı. Arkadaşı Prenses Bamba Sutherland ile tatildeyken, Amrita’nın babası Sih Punjabi ile tanıştı. Amrita’nın babası aristokrattı ve fotoğrafçılık ile ilgileniyordu. Bundan dolayı Amrita ve kız kardeşi entelektüel ve çok dilli hanelerde büyüdüler. Amrita’nın ailesinin sanata düşkünlüğü, küçük Amrita’ya da yansımıştı.
Frida’ya göre Amrita en iyi öğretmenlere, en son teknolojilere ve geniş maddi kaynaklara sahip zengin bir aileden geliyordu. Frida’nın ailesi fakir değildi ama ameliyatların faturaları dolup taşmıştı. Yine de bu farklılıklara rağmen bu iki insan da komünist ve sosyalist ideallerle empati kurdu.
Amrita’nın gazeteci ve uzun süredir komünist sempatizanı olan Thomas Malcolm Muggerdige ile kısa ama tutkulu bir ilişkisi vardı. Amrita ile ilgili sık sık aşk dedikoduları çıkabiliyordu. Beaux-Arts’tan bir arkadaşı olan Marie-Louise Chassant ile aşk yaşadıkları dedikoduları da ortada gezindi. Amrita’nın romantik partnerlerinin birçoğu portrelerinde yer alıyordu. Marie-Louise’inin adına üç tane olduğu söyleniyor.
Frida’nın gerçeküstücülüğünden hiçbiri Amrita’nın eserlerinde yoktu ancak eserlerinde genellikle daha koyu bir tonda çalışıyordu. Amrita’nın çalışması, Beaux-Art’taki en iyilerden biriydi ve Young Girls (1932) tablosu, ona altın madalya kazandırdı.
Daha sonra Paris’e gittiğinde öğretmenlerinden biri ona ilginç bir tavsiye verdi. Ona, sevdiği Hindistan’a dönmesini önerdi. Kariyer tavsiyesi olarak maskelenmiş yabancı düşmanlığı gibi gözükse de ancak Amrita, öğretmeninin ilginç bir noktaya değindiğini düşünüyordu: “Sadece Hindistan’da resim yapabilirim. Avrupa Picasso, Matisse, Braque… Hindistan sadece bana ait.” 1934’te Hindistan’a geri döndü.
Hindistan’ın ilk Başbakanı olacak olan Jawaharlal Nehru ile romantik bir aşk yaşadığı dedikoları çıktı. Nehru, Amrita’dan büyülenmişti. Ne yazık ki ailesi, Macar kuzeni Dr Victor Egan ile evli olduğu için Nehru ile yazışmalarını yaktı. Amrita ve kocası Victor, Lahore şehrine taşınmaya karar verdi. Amrita, konağın en üst katındaki stüdyosunda kimsenin gerçekleşeceğine inanmadığı, tek kadın olarak hazırlandığı büyük sergisine çalışıyordu. Amrita hastalandı. O kadar hasta oldu ki komaya girdi. Birkaç gün sonra, 28 yaşındayken, Aralık 1941’de vefat etti.
Ölümü ile ilgili birçok söylenti çıktı. Bazı tarihçiler başarısız bir kürtaj veya tüberkülozdan öldüğüne inanıyordu. Diğerleri ise Victor’un kızının onu öldürdüğünü düşünüyordu.
Skandallar bir yana, Amrita Sher-Gil gerisinde yaklaşık 200 resim bıraktı. Birçoğu Yeni Delhi’deki Modern Sanat Galerisi’nde sergileniyor.
Başlık Fotoğrafı Sağ: Kalın kırmızı dudak. Karanlık, esrarengiz kaşlar. Saçlar sıkı örgülü duvara yaslanmış bir genç kadın. Fotoğrafçı sevgilisiyle bir çekim yapmak için Frida Kahlo gibi görünüyordu.