Gambiya notlarının sonuna geldik. Bu yazı bir buçuk günlük Senegal notlarını da içeriyor. Önceki “Gambiya gezi notları: Fantastik başlangıç” ve “Gambiya gezi notları: Welcome toubabs” yazılarını kaçırdıysanız sırasıyla üzerilerine tıklayarak okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar!

Çılgın Senegal gecesi

Üçüncü günün sabahı uzun bir yolun ardından Sengal’e varmıştık. Derme çatma bir gümrükten geçtikten sonra yine uzun bir yol macerası bizi bekliyordu. Alabildiğince düzlükler bu sefer daha yeşil daha fazla ağaçlıktı. Gambiya ve Senegal’in ağaçlarına bayılmıştım. Öyle büyük öyle güçlülerdi ki estetik varlıkları ile beni büyülemişlerdi. Kocamanlardı, sanki hiçbir şey onları deviremez gibi.

Senegal’in ilk gününü Sindian (okunuşu Sincan) kasabasındaki bir okul açılışında geçirdik. Bizler için birçok gösteri hazırlamışlardı. O okulda okuyacak öğrenciler de katılmıştı. Herkes o kadar güzel ve güler yüzlüydü ki tüm olanları hayranlıkla seyretmemek elde değildi.

Sindian dönüşü, daha önce rezervasyonu yapılmış otele de doğru yol aldık. Hava kararmıştı ve yollar önceki günlere göre daha iyi olsa da bayağı bozuktu. Yorucu olsa da benim için eğlenceli ve maceralıydı. Afrika yeşillikleri içinde yol almak, arabanın camından içeri giren rüzgârla birlikte beni sakinleştiriyordu hayata karşı. Derken diğer aracın tekerleği patladı.

  • Gambiya ve Senegal Gezi Notları: Tekrar görüşeceğiz Afrika
  • Gambiya ve Senegal Gezi Notları: Tekrar görüşeceğiz Afrika
  • Gambiya ve Senegal Gezi Notları: Tekrar görüşeceğiz Afrika

Biraz beklemeden ve sonra yola devam ederek, otele vardık. Duşa ihtiyacımız vardı. Yorgunduk. Lakin otel idarecisi kafasına göre bizim rezervasyonları başkasına vermişti. Şaşkındık. Çözülmeyeceğini ve başka yerin olmadığını anlayınca tekrar araçlara binerek kalacak yer bakınmaya başladık. İkinci gittiğimiz otelde sadece iki kişilik yer vardı. İbrahim ve Çelik Bey yerleştikten sonra biz başka bir otele bakmaya gittik. Bu sefer yanımızda fazladan iki kişi daha vardı. Bağımsız bir denetleme firmasından Sen De Gel derneğinin şeffaflığının denetlenmesi için Türkiye’den Arlin ve Bilal ekibe katılmıştı. Üçüncü gittiğimiz otel o kadar kötüydü ki bunun muhabbetini çevirirken orada bile yer olmadığını öğrendik. Şansımızı Ziguinchor bölgesinde denemeye karar verdik ama bunun için ortalama 30-40 kilometre daha yol gitmemiz gerekiyordu. Ya da arabada uyuyacaktık ama burasının büyük bir yerleşim yeri olduğunu ve kalacak yerin olabileceğini söylediler.

Eyvah polis

Neredeyse yaklaşmıştık ki tanımadığımız bir araba bizi durdurdu ve insanlar indi. Senegal’in biraz tehlikeli olabileceğini söylemişlerdi. İlk etapta biraz ürktüm çünkü bize kötü bir şey yapacaklarını düşündüm ki polislermiş. Sivil kıyafetli ve polis yazmayan bir araçla devriye geziyorlardı. Banjul plakalı iki aracın bu saatte bu bölgede ne işleri olduğunu merak etmişler onlar da. Tuncay ile bir polis arasında ufak bir sürtüşme oldu çünkü uzunca bir süredir el frenleri ile bizi durdurmaya çalışmışlar. Araçlarının üzerindeki polis yazısı belirgin olmayınca haliyle kötü birileri olabileceği endişesi ile hemen de durmadık. Bundan dolayı detaylıca aramak istediler ve ufak bir sürtüşme oldu. Neyse ki olay büyümeden yolumuza devam ettik. Bu kadar yorgunluğun üstüne Senegal karakolunda sabahlamak hiçbirimiz istemezdi.

Gecenin yorgunluğunu tam atamadan tekrardan yollara koyulduk. Açılışlar, yeni heyecanlar bizi bekliyordu lakin yine yoğun bir program vardı ve akşamına Banjul’a asıl kaldığımız yere dönmemiz gerekiyordu. Balignane Kadın Bahçesi, Kalediene ve Djinoundie su kuyularının açılışları için bizleri danslarla karşılayan köyleri ziyaret ettik. Her gittiğimiz köy ile sınıra biraz daha yaklaşıyorduk. Boulighoye Köyü’nde daha önce kurulan çok fonksiyonlu değirmen ziyaretinden sonra hızlıca sınıra yaklaştık. Sorunsuzca işlemlerimiz yapıldıktan sonra Gambiya’ya geçtik. Sınır memurlarının bile çalıştıkları ofiste akşamları için bir aydınlatmaları ne yazık ki yoktu. Gamiya’ya geçtikten sonra ise herkes kendini evinde gibi hissetti.

Gambiya’da son gün

Son günü gruptan ayrılarak Gambiya sokaklarında Jim ile geçirdim. Tek başıma dolanmaktansa yanımda yerelden birinin olması beni rahat ettirecekti. Çünkü tek olduğunuzda size bir şeyler satmak ve sizden para vesaire isteyenler rahat bırakmayabilir. Şehir içinde gelişmiş bir ulaşım sistemi yok. Sarı ve yeşil taksiler bolca mevcut. Sarılar daha uygun fiyatlı. Belirli bir yere kadar gidiyorlar ve dolmuş taksi şeklinde çalışıyorlar. Kişi başı 10 dalasi veriyorsunuz. Gittiği en son noktada sizi indiriyor ve tekrar yeni bir taksiye binmeniz gerekiyor. Uzun mesafeler için özel olarak anlaşabilirsiniz tabii. Bu arada 100 dalasi 8 lira gibi bir paraya tekabül ediyor.

Jim ile kabile eşyalarının bulunduğu bir müzeye girdik ve içeride timsah parkı da varmış. Bu doğal timsah parkı keşfedildikten sonra insan gazabından kaçamamış ve paralı giriş ile insan ziyaretine açılmış ne yazık ki. 100 gibi sayıda timsah insanlar arasında dolanıyor. Bu türler crocodile olarak geçiyor. Alligator olanlar insanlarla aynı ortamda duracak tipler değilmiş pek. Zaten ne gerek varsa!

Ardından maymun parkı diye bir ormana girdik. Bildiğimiz ormanlık alana girmek için 150 dalasi vermek zorunda kalıyorsun. Oysa okyanus tarafından giriş serbest. Diğer taraf kaldığımız yere yürüme mesafesinde olduğu için öncesinde yürüyerek o tarafa varmıştım zaten. Maymunların ağaçlarda oynayışlarına izlemek, onlara tanık olmak inanılmaz. Kocaman ağaçlar içindeki ormanda yürürken maymunların hayatına misafir olmak çok güzeldi.

Akşam yemeğine yetişmek için otele döndüğümde müzik yapan bir ekip vardı. Son akşamımı da onlarla dans ederek ve davulları ile oynayarak geçirdim. Artık dönüş vaktiydi bizler için.

Afrika’nın her bir tarafı başka bir kültür, başka bir güzellik. En çok ağaçlarını sevdim. O uzun ve estetik yapılarını, güçlü köklerini… Saçlarımı ören kadının güzeller güzeli minik kızının gülümseyip, kollarıma öpücükler kondurmasını unutmayacağım.

Tekrar görüşeceğiz Afrika!

Altı bölümden oluşan Gambia videolarına göz atmayı unutmayın!