“You can’t imagine how hard it is to be me” Janis Joplin diyor, konserden sonra grup elemanlarının kızlarla ayrılıp, eve yalnız dönmemin benim için ne kadar zor olduğunu hayal edemezsiniz.

Birçok bakımdan Janis Joplin’in hayatı, klasik ikonik rock yıldızı trajedi hikâyesi…

Küçük bir kasabada büyümüş. Ünlü ve yıldız olmak umudu ile büyük şehre taşınmış. İkisini de başarmış. Gerçekten iyi müzikler kaydetmiş. Uyuşturucu bağımlısı olmuş ve talihsiz son ile karşılaşmış.

Aslında o, Jimi Hendrix, Kurt Cobain, Jim Morrison, Robert Johnson ve Amy Winehouse gibi müzisyenlerin de bulunduğu “27’ler klubü“nün anahtar üyesi.

Daha fazla oku: Festivalden festivale dolaşan fotoğrafçı, hippi hareketinin hâlâ yaşadığını belgeliyor

Amy Berg’in 2015 tarihli Janis: Little Girl Blue belgeseli, samimice ve tüm doğrularla onun hikâyesini anlatıyor. O, sevdiklerine sık sık mektup yazarak duygularını anlatırdı. Belgesel de, Joplin’în şöhret merdivenlerini çıktığı zamanlarda Teksas’ta yaşayan ailesine yazdığı bir dizi mektuba cevaplardan oluşuyor.

Güneyli başarılı müzisyen ve bağımlılıkla mücadele eden asıl adı  Chan Marshall olan Cat Power, bize hikâyeyi anlatıyor.

Berg’s filmi basit tutmuş. Film, arkadaşları ve ailesi gibi çeşitli insanların röportajlarından oluşuyor. Kişiler onunla ilgili trajik ve eğlenceli anılarını paylaşıyorlar.

Belgeseli izlerken hüzünlenmemek de elde değil. Canım Janis.